Gelişmeler, ağırlığın “bölünme” yönüne doğru kaydığını gösteriyor.
DÜNYADA HER ŞEY İÇİN, MEDENİYET İÇİN, HAYAT İÇİN, BAŞARI İÇİN EN GERÇEK YOL GÖSTERİCİ İLİMDİR, FENDİR...
  • Egemenlik Kayıtsız
    ve Şartsız Milletindir...
  • En Büyük Savaş
    Cahilliğe Karşı Yapılan Savaştır...
Reelpolitik, partimiz CHP’yi, bir ucunda “büyüme” diğer ucunda “bölünme” olan bir tahtaravelliye oturttu.
01 Şubat 2021

Gelişmeler, ağırlığın “bölünme” yönüne doğru kaydığını gösteriyor.

Partiler, istikrarlı bir büyüme stratejisi yerine, eldekini stabilize etmeyi -sabitlemek de diyebiliriz- esas alan bir “içe kapanma” yolunu seçerlerse eminde sonunda bölünme riskiyle karşılaşırlar.

Burada iki yol vardır.

Birincisi, durumu ciddiye alıp; kopmaları önlemek için parti stratejilerinde birtakım taktik değişiklikler yaparak daha kapsayıcı bir tutum almaktır.

İkincisi ise, kopmalara kayıtsız kalıp; doğruluğuna inandığınız stratejiden bir milim bile şaşmadan, kopan ya da gidenlerin sayısından daha büyüğünü parti saflarına katmaktır.

Kemal bey ve arkadaşlarının bugüne kadar yaptığı uygulamalara baktığımızda, bu iki yolu da denemeyip ataletsiz -buna hareketsiz de diyebiliriz- kalmayı yeğlediklerini, belki de kifayetsiz kaldıklarını söyleyebiliriz.

Zaten partimizin önüne konulan iktidar modelinde, partiyi büyütme değil, “dostları” çoğaltma stratejisi ön plandadır. “Dostlar büyürse iktidarın kulpundan tutar, partiyi de o zaman büyütürüz” klişesi, Kemal bey ve arkadaşlarının hem partimize hem de topluma şırınga ettiği bir aforizmadır. Bu aforizma, tatlısu aydınlarının, köşe yazarlarının, akademisyenlerin -tamamına birden küçük burjuva aydınları diyebiliriz- CHP içindeki “İrlandalıların” ve doğacak bir kaosta devlete çökecek uluslararası -yerli-,işbirlikçilerin pek hoşuna gitmektedir.

Çünkü hepimiz biliyoruz ki, o zevat, iktidar ele geçirildikten sonra; büyümesine izin verilmeyen, dar kadrolara hapsedilmiş, ideolojik bütünlüğü bozulmuş, sadece iktidarın kale kapısını kırmak için “koçbaşı” olarak kullanılmaya kilitlenmiş partimiz CHP’yi buruşturup atacaktır.

Partimizin zeminindeki kaymayı farkeden samimi partililer ki, örgütlenmeden ve eğitimden sorumlu arkadaşlarımız bunların arasındadır, seçmen bazında büyümeyi önceleyen birtakım örgütlenme modellerini kamuoyuyla paylaşmışlardır.

Modellemelerde iki “fikir” öne çıkmaktadır.

Bunlar;

  1. Öbek örgütlenmesi,

  2. Havza örgütlenmesidir.

Öbek örgütlenmesinin özü, merkezden ya da yerelden görevlendirilen partililerin, sokak bazında ortalama 400 seçmene ulaşıp CHP’nin iktidar modelini anlatması ve tabiri caizse oy istemesidir. Burada amaç matematiksel bir kurguyla, CHP’ye ya da dostlarına verilen oyların logaritmik olarak arttırılmasıdır.

Havza örgütlenmesinde ise, sokak bazından çıkıp, birden fazla ili kapsayacak şekilde araştırma yapılması esas alınmaktadır. Araştırmada amaç, bir aşirete, bir tarikata, bir etnisiteye ya da bir mezhebe hükmeden kanaat önderlerini bulup, öyle 400 kişiye falan değil, 2-3 kişiye partimizin iktidar modelini kabul ettirip, kişi kişi değil de katman katman destek sağlamaktır.

Her iki modele ayrı ayrı ve birlikte baktığımızda çok çarpıcı eksiklikler ve yanlışlar olduğunu görebiliriz.

Bunlar;

  1. Her ikisinde de üye kaydı değil sadece “oy” talebi öne çıkmaktadır.

  2. Her ikisinde de muhataplara gösterilecek resim, Kemal bey ve arkadaşlarının dostlar teorisidir.

  3. Her ikisinde de mühimmat tek atımlık baruttur. Muhataplardan, mevcut “tek adam” rejimini devirmek ve CHP’nin öncülüğünde millet ittifakı hükümetini kurmak için bir defalık, sadece bir defalık destek istemektir.

Peki bunlar partiyi büyütür mü?

Bütün bunlar bırakın büyümeyi, gidenlerin, yakın bir gelecekte gidecek olanların açacağı gedikleri kapatabilir mi? Tabii ki hayır.

Neden?

Bakalım;

  1. İktidardakı AKP’nin kayıtlı üye sayısı 10 milyonu geçiyor. Alacağı oy ise en az 20 milyon civarında görünüyor.

    Yani kaba bir hesapla seçmen üye dengesi, bir üyeye kendisi dahil iki seçmen şeklindedir.

  2. Partimiz CHP’nin üye sayısı 1 milyon 250 bin civarındadır ve alacağımız oy sayısı yaklaşık 12 milyon 500 bin civarındadır. Yani kaba bir hesapla seçmen üye dengesi, 1 üyeye kendisi dahil 10 seçmen şeklindedir.

  3. Muhayyel bir bölünmede, bölünmenin yaşanacağı fay hattı - CHP’nin temel ilkeleri ve Atatürkçülük- dikkate alındığında, üye tabanındaki aktif büyüklük azalacaktır. Fiilen ayrılan bir kişi, geride kalan 10 kişinin parti bağını zayıflatacaktır.

Bu durumda, sadece seçmen kazanma bazında yürütülecek çalışmalar; “ters etki prensibiyle”-buna bumerang etkisi de diyebiliriz- dramatik bir şekilde, partimizin oylarındaki azalmayı tetikleyecektir.
Kaldı ki, iktidar için zımnen başka partilere oy istemenin absürtlüğü, gerçek partili üyeyi kimlik bunalımına sokacaktır.

Öte yandan yukarıdaki örgütlenme önerilerine CHP MYK üzerinden destek mahiyetinde yapılan; “sen, ben, bizim oğlandan” ibaret tabiri caizse “çevrimiçi” muhaliften muhalife yapılan sosyal medya propagandalarının etki gücünün sıfır olduğunu söylemeye bile gerek yoktur. Bunlar, “dostlar alışverişte görsün” ya da “dükkan açık, bakın çalışıyoruz” türünden göz boyama hareketleridir ve harcanan emeğe de, zamana da, paraya da yazıktır.

Yapılması gerekenler nedir?

Yazalım;

  1. Kemal bey, CHP genel başkanı olarak evvel emirde -buna derhal de diyebiliriz- bölünme tehdidini ortadan kaldıracak, “güven arttırıcı” adımları atmalıdır. Bunların neler olduğu herkesçe malumdur.

  2. Kemal bey, CHP genel başkanı olarak türlü bahanelerle partiden uzaklaştırılmış olan, -sevimsiz bir ifadeyle atılmış olan diyelim- ama CHP’li kimliğini kaybetmeyen partilileri göreve davet etmelidir.

  3. Kemal bey, CHP müktesebatına uygun olarak bir yol haritası çıkarmalı ve öncelikle, parti faaliyetlerinin işleyişini aksatan, demokratik mekanizmaları devre dışı bırakan usulleri kaldırmak, ya da partimizin Cumhurbaşkanı adayının saptanması ile ilgili yeni usuller ilave etmek için “tüzük değişikliği” ile, reelpolitiği dikkate alan, ülkemizin global ve bölgesel ölçekte karşılaştığı ya da karşılacağı sorunlarla bunlara CHP olarak nasıl baktığımızı da kapsayan, kısa, orta ve uzun vadeli temel stratejilerin kurgulandığı “proğram değişikliği” gündemiyle seçimsiz bir kurultay çağrısı yapmalıdır.

  4. Tüzük ve proğram kurultayında gerekli değişiklikler yapıldıktan sonra, Parti Meclisinin uygun göreceği bir tarihte onları hayata geçirecek yeni kadroları seçmek için de seçimli bir olağanüstü kurultay toplanmalıdır. Partimiz CHP’yi bölünmekten kurtaracak ve büyüme yönünde motive edecek “yol haritası” budur.

Sağlam ve istikrarlı bir şekilde büyüyen, aidiyet ruhu yüksek bir üye profilini; bu yapı üzerinde yeniden inşa edilecek dinamik bir örgüt yapısını ve yakın gelecekte iktidara gelecek “partili kadroları” hazırlamanın tek yolu budur.

“Feraset” ve “feragat”, sade üyeden genel başkana kadar herkesin, kendisini -partimiz- CHP’ye bağlı hissedeceği, “an itibariyle” en ayırdedici özelliklerdir.

Umut?

Yarınlar bizim!

Haydi!

Metin Lütfi Baydar

Paylaş:
Yorumlar


0.532 261 33 24