Kemal beyden sondan 11. konuşma da geldi. Diğer “tek adam” başka işlerle meşgul olduğundan, gazete haberleri ve bugünün anlam ve önemine uygun konularla yetindi Kemal bey.
Tabii, ideolojinizi partinin kütüphanesindeki raflara hapsederseniz, sadece konuşulacak konuları kovalar, pragmatizmle
-faydacılık- başlar, oportünizmle
-fırsatçılık- bitirirsiniz.
Mesela şu engelliler meselesi. Engelli vatandaşlar, toplumun ortak vicdanına aittir. Onların yandaşı, muhalifi olamaz. Onlardan oy vermesi ya da vermemesi istenemez; onlara gözünü çıkarta çıkarta “iyilik” yapılamaz.
Ayrıca, Avrupa Birliği müktesebatına dahil olduğumuz önemli konulardan birisi de engellilere sağlanacak kolaylıklar ve hizmetlerdir. Türkiye engelli bakımı, yaşam kalitesinin iyileştirilmesi ve istihdamı alanlarında büyük sıçramalar yapmıştır. Sırf siyaset olsun diye bu konuda uluorta konuşulamaz. Biz, siz, herkes, Kemal bey de dahil her an “engelli” duruma düşebiliriz. O durumda, devlet elinden geleni yapmakla yükümlüdür, yapmaktadır, yapacaktır. Kafanızı kaldırıp baktığınızda kırdığınız potu yaptığınız gafı görürsünüz.
Bir de şu kabak tadı veren benim oğlum, senin oğlun meselesi var.
Kemal bey, hiç düşünüyor mu? Kendisinden önceki genel başkanların hepsi neden siyasi mücadeleyi şahsileştirip mahkeme koridorlarına taşımaktan imtina etmişlerdir?
Nedeni gayet basit.
Hepsi, siyasi varlıklarını yapay ve madden bir o kadar da yıkıcı bir mağduriyetin arkasına gizlenerek sürdürmeyi zül saymışlardır.
Kemal bey, donanımlı, dört başı mamur bir siyaset üretememenin sıkıntısıyla; her defasında kendisini ortaya atarak ve karşılaştığı ya da karşılaşacağı “ölçüsüz” mağduriyetleri kullanarak adeta partililerin duygularıyla oynamaktadır.
Ama CHP’nin Kemal beyden daha büyük bir sorunu vardır. CHP, devleti yönetme iddiasından ve kabiliyetinden hızla uzaklaşmaktadır.
Kemal bey ve ekibinin yönettiği CHP, seçimleri birbirine karıştırmaya başlamıştır.
Referandum, genel seçim, yerel seçim, Cumhurbaşkanı seçimi, her ne olursa olsun; aynı teraneyle gidilmekte; “artık tamam, duvarın yarısı gitti, sıra diğer yarısında, şimdi güzel şeyler olacak, baharda çiçekler açacak” laflarının biri bırakılıp diğeri söylenmektedir.
CHP’nin kaderi, birkaç simülasyonun, birkaç simülatörün eşliğinde yürütülen ilkesiz, tutarsız, oportünist ittifaklara kilitlenmiştir.
Düne ait bütün istatistiklerin çöp olduğu açıkça görüldüğü halde, bu veri tabanına yaslanarak bir seçim vartası daha atlatılmaya çalışılmaktadır.
Olmadı, olmaz, olmayacak!
Hayallenmeyi bırakalım.
Hala vakit var!
Haydi!