DÜNYADA HER ŞEY İÇİN, MEDENİYET İÇİN, HAYAT İÇİN, BAŞARI İÇİN EN GERÇEK YOL GÖSTERİCİ İLİMDİR, FENDİR...
  • Egemenlik Kayıtsız
    ve Şartsız Milletindir...
  • En Büyük Savaş
    Cahilliğe Karşı Yapılan Savaştır...
Kemal bey sondan 16. konuşmasında da diğer tek adamın attığı pasları gündemde tutmaya devam etti
31 Ekim 2018

Kemal bey sondan 16. konuşmasında da diğer tek adamın attığı pasları gündemde tutmaya devam etti.

Askerlik ve şehitlik konusu, siyaseten de olsa şahsileştirilmemelidir.

Askerlikle ilgili olarak “Senin oğlun, benim oğlum” tartışmasının, ya da “şehadet”ten ne anlaşılması gerektiği türünden atışmaların toplumsal karşılığı yoktur.

Aslında lafı dolandırmadan sorulacak sorular ve cevapları bellidir;

  1. Askerlerin -jandarmaların- aşırı soğuktan ölmesinin adli, idari ve siyasi sorumlusu kimdir? İçişleri bakanıdır.
  2. İçişleri bakanından başlayarak sıralı sorumlulara ne yapılmalıdır?
    Hepsine işten el çektirilmelidir.
  3. Çatışmasız, soğuktan donarak ölen asker şehit midir? Değildir. Ağır görev kusuru ve taksirli ölüme yol açma suçu vardır. Sorumlular yargılanmalıdır.
  4. Devletin hayatlarını kaybedenlerin yakınlarına karşı maddi ve manevi sorumluluğu var mıdır? Vardır; tazminat ödemelidir ve bu tazminatı sorumlulara rücu etmelidir. Nokta!

Bu konu senin oğlun, benim oğlum gibi ucuz polemiklere feda edilemez.

Diğer konu Kaşıkçı.  Kaşıkçı’nın Suudi’ler tarafından infaz edildiği anlaşılıyor.

Benzer infazların, Azeriler, Ruslar, Bulgarlar, İranlılar ve ABD’liler tarafından yapıldığını biliyoruz.

Soru basit;

Vatandaşlarıyla sorunlu ülkeler, infazlarını niçin bizim topraklarımızda yapıyorlar?

Sorunun muhatabı kim? Milli İstihbarat Başkanlığı. Ne yapacaksın? Ana muhalefet lideri olarak resmî bilgi isteyeceksin. Bu konular, polemik yapılacak konulardan değildir. CHP, bu kadar sığ bir polemiğin içine çekilemez.

Gözden kaçırılmaması gereken bir husus da, varlığını sosyal medya üzerinden sürdüren darbeci  bir cemaatin bu konuyu ele alış biçimiyle Kemal bey ve ekibinin bakış açısı birebir örtüşmektedir.

İstanbul’daki üçüncü havaalanı için Kemal beye “sordurulan” sorular ise, harcı alem ve  içerikten yoksundur;

  1. Tamamen taşeron sistemine dayalı bir müteahhitlik sistemiyle yapılan inşaatta, işçilerin can güvenliği değil hayat sigortası güvence altındadır. Yani, kaza ve ölüm öngörülerek sigorta yapılır ve yanlış olan budur.
  2. Garip gelecek ama havaalanı sahasındaki dolgunun düşürülmesi teknik olarak zaten ta baştan yapılması gereken bir uygulamaydı.
  3. Dolgu arttıkça yapısal risk artar.  Zeminin kuvvetlendirilmesi için sağlam zemine kadar kazık çakılması şarttır. Projede öngörülen hafriyat miktarının düşürülmesi karşılığında yeterince forekazık çakılmış mıdır? Soru budur!
  4. Yap işlet devret modelinde müteahhidin projede öngörülenden daha eksik bir dolgu yaparak,  1 milyar avroyu cebe indirdiği varsayımı tamamen totolojiktir. İhaleyi hangi firma alırsa alsın aynı miktarda dolguyu azaltacağı açıktı.
  5. Sonradan hazine garantisi verilmesi konusunda, ihaleye katılıp kazanamayan firmaların sözcüsü gibi davranmak CHP’ye yakışmaz. İhale şartlarını iyi inceleyen bir göz, İhaleyi kim alırsa alsın o hazine garantisinin verileceğini anlardı.

Erken emeklilikte yaşa takılanlar konusu ise daha önceki seçimlerde doğrudan emekliler üzerinden yürütülen “oy kapma” stratejisinin yeni versiyonudur.  

Kemal bey ve ekibinin, CHP’nin tarihinde önce ortanın soluna sonra da sosyal demokrasiye evrilmesini tam olarak anlamamış oldukları anlaşılıyor.

Anlatalım.

CHP’nin 70’li yılların ilk yarısında ortanın soluna kaymasının nedeni seçmen tabanının esas itibariyle şehirli küçük burjuvaziye sıkışmasıydı. Ortanın soluyla, kol ve kafa emeğiyle geçinen kırsal ve kentsel kesimlere açılım yapıldı.

70’li yılların ikinci yarısında benimsenen Sosyal demokrasiyle de, sisteme muhalif gençlik, sivil toplum örgütleri ve şehirli aydın kesim, işçi ve köylü kitlelerle buluşturuldu ve CHP tepeden değil tabandan iktidara tırmandı.

Hareketin herkesçe bilinen sloganı, “toprak işleyenin, su kullananın” dı.

Toplumsal iş bölümünde işçiler, emekçiler ve topraksız köylüler, CHP’nin hedef kitlesiydi.

Kemal beyle birlikte CHP, toplumsal iş bölümünde aktif kitleden, pasif kitleye; emeklilere ve yeniden şehirli küçük burjuvaziye yönelerek tarihsel evriminin son aşaması sosyal demokrasiden koptu ve tüm siyasi kazanımlarını kaybetti.

Sosyal demokrasi, toplumsal iş bölümünde iş ve uğraşı ayrımını gözeten bir bakış açısına sahiptir.

Herkesin geçineceği bir işinin olması öncelikli bir hedeftir.  

İşini kaybeden ya da emekli olan kesimler içinse herkesin bir “uğraşı” sahibi olması esastır.

Aslında Kemal Bey ve ekibi, CHP’nin hala varolan aslan sosyal demokrat belediye başkanlarının yaptıklarını yakından izleselerdi geç ya da erken emekliler konusuna bu kadar tersten girmezlerdi.

Böyle giderse, onlar da Kemal bey ve ekibinin yanlış stratejisinin kurbanı olacaklar.  

CHP, dolduruşla, kendi kendini gaza getirip, iyiyiz iyi demekle, laga lugayla, ha oldu, ha olacakla, diğer tek adamı hedefe oturtup, cambaza bak cambaza numaralarıyla; bir yandan tarihsel kimliğini, öte yandan çok değerli zamanını ve daha da vahimi canını, kanını kaybediyor.

Kemal bey uzattıkça uzatıyorsun! Yapman gereken şey gayet basit!

Nereye kadar?

Haydi !

Paylaş:
Yorumlar


0.532 261 33 24