Kemal bey sondan 12. konuşmasını da yaptı.
Önümüzdeki yerel seçimleri hedeflerinden saptırıp, genel seçim kıvamındaki sorularıyla sanal bir iktidar değişimine doğru yelkenleri şişirdi.
Sorular, soğan meselesi dahil, tabii ki seçmenin kafasına mıh gibi çakılıyor da...
Kemal bey, ekonomik krizden bunaltılmış seçmeni acaba hangi partiye oy vermeye çağırıyor?
CHP’ye mi?
İyi Partiye mi?
Saadet Partisine mi?
Halkların Demokratik Partisine mi?
Haydi sınıf arkadaşının partisini de ekleyelim; MHP’ye mi?
Kaybedilmiş seçimlerin ezikliğini yaşayan aklıevveller, “tabii ki, hepsine!” diyebilirler.
Koltuklarında kaykılarak, “Yeter ki, Ak Partiye vermesinler; CHP’ye vermeseler de olur” diye ahkam da kesebilirler.
İşte, CHP’nin açmazı budur. İktidara aday bir misyon, iktidar alternatifi bir parti ancak bu kadar aşağılanabilirdi.
Artık, Kemal bey ve ekibinin devleti yönetme iddiası bitti.
Muhtemeldir ki, yerel seçimler biter bitmez, parti olağan kurultay süreciyle oyalanacak ve akabinde gündeme gelecek genel seçimde de aynı kapılar çalınacak.
Hanımefendiler, beyefendiler, kendimize gelelim.
CHP, seçimlerden az oy alır, çok alır ama şahsiyetini kaybetmez.
CHP, tekil olarak durmadıkça halkın umudu olamaz.
Kazanacaksak adam gibi kazanacağız; kaybedeceksek de adam gibi olacak!
CHP, iktidar partisinin alternatifidir; kutuplardan birinin etkisiz, kolsuz bacaksız elemanı değildir.
İttifak tuzaklarında CHP’nin yeri yoktur.
Bunun siyasi bedeli çok ağır olur; Kemal bey ve ekibinin boyu yetmez: Parti enkaz olur.
Siyasette partili, partisiz hiç kimseye masumiyet karinesi de işlemez.
Tarih affetmez.
Daha geç olmadan;
Haydi!