DÜNYADA HER ŞEY İÇİN, MEDENİYET İÇİN, HAYAT İÇİN, BAŞARI İÇİN EN GERÇEK YOL GÖSTERİCİ İLİMDİR, FENDİR...
  • Egemenlik Kayıtsız
    ve Şartsız Milletindir...
  • En Büyük Savaş
    Cahilliğe Karşı Yapılan Savaştır...
Kemal bey, gazetecilere konuşmayı seviyor
21 Aralık 2018

Kemal bey, gazetecilere konuşmayı seviyor.

Bir kez daha gazetelerin Ankara temsilcileriyle buluşmuş.

Ankara Kemal bey için mühim.

Gazetecilere samimi açıklamalarda bulunmuş;

  1. Zaten baştan beri Ankara ve İstanbul adayları kafasında varmış. Demek ki neymiş? Anket, kanaat önderlerine sorma, simülasyonlar, derin analizler falan yokmuş; kafadaymış herşey.
  2. Yerel seçimlerde başarılı olunamazsa partide “genel başkanlık” tartışması yaşanabilirmiş.
  3. Ama endişeye mahal yok; başarı garantiymiş. Çünkü, sağdaki “prematüre” -zamanından önce doğmuş-  partinin desteğiyle  belediyeleri silip süpürüp alacakmışız.
  4. Seçim kampanyasını kontrollü götürecekmişiz. “Az miting, çok ikna” stratejisi uygulanacak ve diğer tek adamın atacağı laflara cevap verilmeyecekmiş.
  5. Adaylar ve projeleri kampanyanın odağına yerleştirilecekmiş.

Kemal beyin açıklamalarının arka planına baktığımızda, bütün diğer açıklamalar “kenar süsü” olarak kalıyor.

Kemal bey, sadece ve sadece Ankara’ya odaklanmış.

Diğer adaylar, İstanbul adayı dahil “füruat”; ikinci derecede önemli şeydir.

Neden?

  1. Kemal beyin devletin tepesine partili olmayan ve “sağdan” adam tırmandırma tutkusu devam etmektedir.
  2. Ekmeleddin İhsanoğlu ile açığa vurduğu bu duygunun Abdullah Gül’le devam ettiğini biliyoruz.
  3. Ankara Büyükşehir belediye başkanlığı da Türkiye Cumhuriyeti devleti açısından sembolik değeri yüksek bir yerdir; başkenttir.
  4. Kemal bey ikinci kez aynı Ankaralı sağ siyasetçiyi sahneye davet ederek bu tutkusunu zirveye taşımıştır.

Öyle anlaşılıyor ki, Kemal bey, başarı eşliğine Ankara’yı oturtmuştur ve hem kendisi, hem partisi için kader çizgisini sabitlemiştir.

Kendisi için durum şudur;

  1. Ankaralı şahsiyet bu seçimi alırsa, parti diğer kayıplara bakmaksızın Kemal beye bir şans daha verecektir. Kemal bey, partiye bu “Pirus zaferi” ni kabul ettirmenin mutluluğunu tadacaktır.
  2. Ama Ankaralı şahsiyet kaybederse, Kemal bey, “Allah’ın hakkı 3’tür diyemeyecektir.

CHP açısından durum nedir?

  1. Ankara, Pirus zaferiyle alınırsa CHP hızla sağa kaydırılacaktır. Artık bu seçimden sonraki tüm adaylar, “güzellik yarışması” kıvamında, sağın çeşitli renklerinden müteşekkil bir “aranjman”dan seçilecektir.
  2. Ankaralı aday CHP’nin cefakar seçmeninin bütün çabasına rağmen seçilemezse eğer, CHP tarihinde “ortanın solu” kırılmasına benzer bir kırılma yaşanacak ve Kemal bey ve ekibinin, bu oportünist-fırsatçı- sağla başlattığı dans sonlanacaktır.

Peki, Ankaralı aday kazanabilecek mi?

Öyle derin analizlere gerek yok. Gerçek apaçık ortadadır.

Yakından bakalım;

  1. Ankara’nın bir önceki seçiminde,2014’te, halkın nefret objesi haline gelen AKP li belediye başkanı, sol, sağ, Alevi Sünni, Türk Kürt kim varsa herkesi yekvücut olarak karşısında birleştirmeyi başarmış ve aslında seçimi de kaybetmişti. Zamanın İçişleri bakanının aşırı gayretkeşliğiyle bazı sandıklarda oyların tersyüz edildiğini biliyoruz. Ama, “atı alan Üsküdar’ı geçti”
  2. AKP, “nefret objesini” seçimlere çeyrek kala sahneden geri çekti. Yerine daha sakin birisini koydu. Nefret objesinin kalıntılarını “temizledi”.
  3. Ve şimdi halkın karşısına iktidarın icra gücünü temsil eden ve belediyecilik deneyimi olan bir adayla çıkmaya hazırlanıyor.
  4. AKP adayını oldukça bilinçli seçmiş. Çünkü, bu adayın geçmişte Kemal beyle mahkemeleştiğini hesaba katarsak, kampanya süresince CHP adayının değil Kemal beyin hedefe oturtulacağı ve yerel siyaset yerine doğrudan genel siyaset üzerinden bombardıman yapılacağı ve Kemal beyin, öyle gazetecilere söylediği gibi geri planda kalamayacağı, ağır bir polemiğe sürükleneceği görülüyor.
  5. AKP nin İstanbul adayına baktığımızda benzer bir kampanyanın daha üst perdeden İstanbul’da da sürdürüleceği muhtemeldir.

Yani?

Yanisi şudur:

Kemal beyin, siyaseten kendisinden daha “güçsüz”, üstelik de dışarıdan ya da parti içinden, bizzat kendisinin seçtiği sağ tandanslı adayların arkasına saklanarak yürütmeyi planladığı seçim stratejisinin tutma şansı oldukça zayıftır.

Bir de buna ittifak yapılan oportünist sağın sözde desteğinin getireceğinden daha çok götüreceğini eklerseniz 31 Mart akşamı ortaya çıkacak resmin nasıl olacağını kestirebilirsiniz.

Öyle olmasını ister miyiz?

İstemeyiz tabii!

Kim kaybetmeye oynar ki?

Haydi!                        

Paylaş:
Yorumlar


0.532 261 33 24