Mahalle delegelerinin seçimini takiben ilçe ve il kongreleri yapılacak ve büyük kurultaya yeni seçilecek delegelerle gideceğiz.
DÜNYADA HER ŞEY İÇİN, MEDENİYET İÇİN, HAYAT İÇİN, BAŞARI İÇİN EN GERÇEK YOL GÖSTERİCİ İLİMDİR, FENDİR...
  • Egemenlik Kayıtsız
    ve Şartsız Milletindir...
  • En Büyük Savaş
    Cahilliğe Karşı Yapılan Savaştır...
Cumhuriyet Halk Partisi olağan kongre süreci başlamıştır.
18 Kasım 2019

Mahalle delegelerinin seçimini takiben ilçe ve il kongreleri yapılacak ve büyük kurultaya yeni seçilecek delegelerle gideceğiz.

CHP yönetiminin doğrudan saptadığı ve milletvekili yaptığı delegeler, örgütün seçtiği delegelerle birlikte büyük kurultayı oluşturacaklar ve ülkemizi cumhuriyetin 100. yılına taşıyacak siyasi kadro şekillenecektir.

Parti yönetimini elinde bulunduran siyasiler, güttükleri politikayı onaylayacak çoğunlukta bir delege listesi oluşması için, ilk derece seçiminden itibaren her kademede müdahil ve müessir -etkili- olma imkanlarını kullanacaklardır. Demokratik çerçevede kalmak kaydıyla bu normal ve kabul edilebilir bir durumdur.

Eğer illa da birşeyi “demokrasi ile taçlandırmak” düşünülüyorsa, buna kurultay delegasyonunun seçim süreciyle başlanmalıdır.

Peki, demokrasi dışı yollara sapılır ve merkezi güç kullanılırsa, büyük kurultayın iradesi MYK’nın istediği yönde oluşur mu?

Bu sorunun doğruya en yakın cevabını “diyalektik düşünce sistemi” içinde arayabiliriz.

Nasıl?

Bakalım;

  1. Diyelim ki, bütün mahalle delegeleri MYK’ya sıkı sıkıya bağlı, muhtarlar, ilçe başkanları, ilçe belediye başkanları tarafından masa başında yazılmış olsun ve usulen yapılan seçimle partili üyelere dikte ettirilsin.

  2. Diyelim ki, bu mahalle delegeleri, ilçe başkanları ya da seçilmiş partili belediye başkanlarının sıkı denetiminde, gene masabaşında yazılmış il delege listesini dikte etsin.

  3. Diyelim ki, bu şekilde seçilen il delegeleri, il başkanları, il belediye başkanları, Büyükşehir belediye başkanları ya da MYK üyelerinin gene masabaşında hazırladığı liste ile büyük kurultay delegelerini seçsin.

  4. Örgütten bu şekilde adeta tek tornadan çıkmış gibi gelen delegelerle MYK’nın milletvekili yaptığı “doğal” delegeler birleşsin ve önce onları özenle, damıtarak seçen Genel Başkanı sonra da genel başkanın mutlak hakim olduğu Parti meclisi üyelerini onaylasın.

Hayat, bu akışa onay verir mi?

Net cevap, vermez! Vermeyecektir!

Neden acaba?

Ona da bakalım;

  1. CHP ilk defa önünde ve arkasında her hangi bir seçim olmayan, yakın gelecekte seçim ihtimalinin düşük olduğu bir ortamda kurultay yapacak.

  2. Artık proğram ve hatta tüzük dahil temel meseleleri uzun uzun tartışabileceğimiz bir vakte sahibiz.

  3. Parti yönetimi bunu bildiği halde, bu kurultayı da, hemen arkasından “baskın” genel seçime gidilecek bir atmosfere sokmaya çalışmakta ve ülkenin ve partimizin geleceğini yaşamsal önemde etkileyen temel konuların tartışılmasından kaçınmaktadır.

  4. Parti yönetimi, hem CHP’nin tarihi müktesebatını, hem de partinin kimliğini oluşturan temel ilkeleri üzerinde subjektif -öznel- analizlere yönelmiş; din ve devlet ilişkilerinde, ekonomi politikalarında ve uluslaşma sürecinin devamlılığı konusunda partinin temel tercihlerini değiştirmiş ve ittifaklara yaslanan yeni bir dünya görüşü oluşturmuştur.

  5. MYK, partimizin temel ilkelerinden olan “halkçılık” ilkesine farklı bir içerik yükleyerek, parti tabanına “halklar” temelinde yeni bir cumhuriyet tanımını kabul ettirmeye hazırlanmaktadır.

  6. Kurultay delegeleri eninde sonunda partilidir ve seçildikleri andan itibaren seçildikleri dönem itibariyle partinin sahibidirler. Partinin kurumsal temsil kimliğini kazanan her delege, milletvekilleri dahil “zamanın ruhundan” bağımsız, -tepeden inmeci- bir siyaseti, çok isteseler de destekleyemezler.

  7. Onları kombine eden iradeyi yok ederler. Partimizin tarihinde bununla ilgili, siyaset okullarında okutulacak değerde, adeta ders niteliğinde örnekler mevcuttur.

Peki kurultaya giderken “zamanın ruhu” bize ne söylemektedir?

Onu da görelim;

  1. Bütün dünyada özellikle batı blokunda yükselen ahlaki değer “laikliktir”.

  2. Katolik ve ortodoks kiliseleri bulundukları ülkelerde büyük prestij kayıplarına uğramıştır. Koyu katolik İspanya ve Portekiz’de halk, katolik kilisesinin mali kaynaklarının ve mal varlıklarının laik devlet denetimine alınmasını istemektedir.

  3. Katolik kilisesin merkezi Vatikan, mali yolsuzluklar ve çocuk istismarlarının gölgesinde büyük bir ahlaki çöküş içindedir. Vatikan “beka” sorununu aşmak için tehlikeli bir yola sapmış, hakim oldukları batı coğrafyasında İslami cihatçıları örgütleyip teröre yönlendirmiştir.

  4. Ortodoks Yunanistan’da ise kilise papazlarının özerkliğine son verilmiştir.

  5. Bizde durum farklı mıdır? Söylemeye gerek yok, hayır. Din eğitimi veren İmam hatiplerde deist ve ateist eğilimler dikkat çekici oranlarda artmıştır. Devleti ele geçirmeye çalışan bir cemaat, ilanihaye “lanetlenme” sürecindedir. Hayata dönebilmek için siyasi muhalefetin açtığı demokrasi kanallarını zorlamakta; iç ve dış destekçilerinden elde ettiği “güdümlü” bilgileri şırınga ederek partimiz dahil bütün muhalefet partilerinin kimyasını bozmaktadır.

  6. Öte yandan “bilimsel bilgi”, kolay ulaşılır bir network -ağ- içinde inanılmaz bir erişim hızına ulaşmıştır. Konuşmaya başladığınız anda, aklı başında küçük bir çocuk bile verdiğiniz bilginin doğruluğunu elindeki cep telefonu, tablet gibi mobil cihazlar üzerinden test edebilmekte ve siz konuşmanızı bitirdiğinizde “notunuzu” vermektedir.

  7. Uluslaşma süreci yavaşlayan ya da kesintiye uğrayan toplumların, emperyal dış müdahalelerin eşliğinde paramparça olduğu bir dönemden geçiyoruz. Parti yönetimi, girdiği açık ve örtülü ittifaklarla, CHP’nin uluslaşma sürecindeki devrimci ve dönüştürücü vasfını bir kenara bırakmış ve “vulger” - içeriksiz-, palyatif-içi boş-bir başarı uğruna mevcut dengeleri stabilize etme- sabitleme-yoluna sapmıştır.

Bu ölümcül bir tercihtir ve Partililer bunun devamına izin vermeyecektir.

“Zamanın ruhu”, Rumeli ve Anadolu Müdafayı Hukuk Cemiyetlerinin birleştirildiği Sivas kongresi ile “Halk Fırkası” adını alan ve 100 yılı, yani bir asrı deviren partimize, gidilecek yolu, temel tercihleri ve ilk hedefleri göstermektedir.

Diyalektik, tek tip delege formatının tutmayacağını; prototipin hayatın akışı içinde başkalaşacağını, parçadan bütüne, azdan çoğa evrileceğini ve zıddına dönüşeceğini gösterecektir.

CHP, bu sefer zamanın ruhunu ıskalamayacaktır.

Kimsenin kuşkusu olmasın; oldukça kompleks-karmaşık-bir kurultay süreci yaşanacak ve yeni yüzyılımıza, “CHP’nin tek başına iktidar talebini” yeniden ve gerçekten önce partililerin, sonra da halkın önüne koyan ve buna ilişkin bütün hazırlıklarını tamamlamış olan bir yönetimle girilecektir.

Haydi!

Metin Lütfi Baydar

Paylaş:
Yorumlar


0.532 261 33 24