Küresel sosyal medya ağları, ülke yönetimlerindeki boşluklardan yararlanarak bir adım daha öne çıktılar ve kişi mahremiyetini çiğneme pahasına toplumsal olaylara müdahale etmeye başladılar.
Küresel sosyal medya ağları, ülke yönetimlerindeki boşluklardan yararlanarak bir adım daha öne çıktılar ve kişi mahremiyetini çiğneme pahasına toplumsal olaylara müdahale etmeye başladılar. Küresel ölçekte sıkışan finans kapitalizm - buna emperyalizm de diyebiliriz-, sermaye kayıplarını telafi etmek için sosyal medya ağları üzerinden yeni pazarlama tekniklerine yöneldiler.
Tabii -doğal -olarak bunun siyasal yansımaları da olacaktır. Büyük balık, bütün küçük balıkları yutmaya hazırlanmaktadır.
Finans kapitalizmin bu saldırısı, ABD dahil bütün dünya halkları için gerçek bir tehdittir. Öyle anlaşılıyor ki, küresel sermaye gurupları, ABD’den sonra diğer batı demokrasilerinin yönetimini de şekillendirmeye yöneleceklerdir.
Ülkemiz açısından bu tehditleri doğru değerlendirmek ve partimiz CHP’de Kemal bey ve arkadaşlarının yarattığı kaosu sonlandırmak zorundayız. Kemal bey ve arkadaşları,kendi kurguladıkları, kerameti kendinden menkul-ibaret de diyebiliriz- “dostlar teorisi” ile devam etmekte ısrarlılar.
Ancak, reelpolitik bu teorinin önünü tıkamıştır.
Dostlara bir bakalım;
HDP, partimizle yaptığı örtülü ittifaktan çok zararlı çıkmıştır. İktidar, HDP’nin yerel seçimlerde kazandığı belediyelerin neredeyse tamamını kayyımlar eliyle teslim almıştır. Kemal bey ve arkadaşları, HDP’nin çok haklı olarak partimizden istediği destek taleplerini geçiştirmiş ve HDP’nin belediyeleri birer birer kayyımlara devredilirken, abartılı bir tank palet fabrikası şamatası eşliğinde o talepleri deyim yerindeyse ezmiştir. Dikkat edilirse, ne zaman HDP’li bir belediye başkanı içeri atılmışsa, o zaman bizimkiler hemen, “tank palet” türküsünü en yüksek tondan söyleyerek, arka plandaki feryat figanı bastırmışlardır.
HDP, kendi ajandasını uygulama umuduyla bunları sineye çekerek daha fazla gidemeyecek bir noktaya gelmiştir. An itibariyle, ince düşünülmüş bir kapatma davasıyla karşı karşıyadır. İktidardaki ortakların küçüğü MHP, HDP’nin kapatılması işini, AKP de Kürtleri bölme işini almıştır.
İyi parti ise ne kadar “iyiyim ben, çok iyiyim” dese de Bir yandan MHP’nin, bir yandan da AKP’den türemiş partilerin radarında ve kelimenin tam anlamıyla bölünmenin eşiğindedir ve sadece Kemal bey ve arkadaşlarının maddi ve manevi desteğiyle ayakta durmaya çalışmaktadır. Bu partinin bir seçimlik daha şansı yoktur.
Saadet Partisi zaten başkanlık sistemine yakın bir siyasal zemine sahiptir ve kısa zamanda oyundan düşecektir.
Kemal bey ve arkadaşlarının geçmişteki tavırlarına baktığımızda, dostlar meclisindeki bu savrulmaları durdurabilmek için yeterli ferasete sahip olmadıklarını rahatlıkla söyleyebiliriz. Kemal bey, yola çıktığı, ya da kendi deyimiyle talimat verdiği siyasetçileri ki, bir kısmı partilimizdir ve yargısal sorunlarla boğuşmaktadırlar, yalnız bırakmıştır.
Siyasetin bir parti başkanı olarak, dahası; bir ana muhalefet lideri olarak kendisine verdiği “hakları” kullanmamıştır. Sorumlulukları almaktan özenle kaçınmıştır. Onun yerine, kazara söylediği, önünü arkasını düşünmeden sarfettiği “ sözde falanca” gibi lafların, buna gaflar da diyebiliriz, esiri olmuştur.
Gördüğümüz kadarıyla MYK’daki bazı arkadaşları sosyal medya üzerinden düzenledikleri kampanyalarla; Kemal beyin ağzından “istemsiz” -gelişi güzel de diyebiliriz- çıkan lafları ambalajlayıp, sanki bilinçli bir politikanın sonucuymuş gibi hem partililere hem de kamuoyuna yutturmaya çalışıyorlar.
Siyasette, içeriği olan, parti müktesebatını yansıtan “laf”lar parlatılır, “gaf”lar değil. Ambalajlanan her gaf, partimize oy vermeyi düşünen insanları her geçen gün daha da uzaklaştıracaktır. Kemal beyi kurtaracağım derken CHP’nin enerjisini boşa harcamanın vebali büyüktür.
CHP derhal müktesebatına geri döndürülmelidir.
Ve bu olacaktır.
Umut?
Martın sonu bahar!
Haydi!
Metin Lütfi Baydar