Çıkartabilir. Bu karar hukuki midir? Dar anlamıyla “hukukidir”. Kaba bir örneklemeyle, İçişleri Bakanının HDP’li belediye başkanlarını görevden almasının hukukiliğini gösterebiliriz
CHP’li belediye başkanları, herhangi bir adli ya da idari soruşturma yapmadan; Başkan’ın talimatıyla, telefon mesajı (SMS) veya e-posta yoluyla tebligat yaparak işten adam çıkartabilir mi? Çıkartabilir.
Bu karar hukuki midir?
Dar anlamıyla “hukukidir”. Kaba bir örneklemeyle, İçişleri Bakanının HDP’li belediye başkanlarını görevden almasının hukukiliğini gösterebiliriz.
Peki bu meşru mudur?
Geniş anlamıyla “meşru değildir”.
Neden?
Olaya daha geniş bir çerçeveden bakalım:
Hukukilik, yürürlükteki yasa ve onu tamamlayan tüzükler, yönetmelikler, yönergeler, genelgeler vesaireden oluşan ilgili mevzuata uygunluk demektir.
Meşruiyet, hukukun çizdiği dar kalıpların dışında gelişen, sosyal, siyasal, ekonomik, kültürel, psikolojik vb. unsurların açtığı alanı; doğal hukuk, evrensel ilkeler ve insan hakları beyannamesiyle destekleyen, “vicdan ve hak” temelinde şekillenen bir “durumdur”.
CHP’nin kuruluş felsefesine ve genetiğine baktığımızda “meşruiyet ölçüsü” hukuku sınırlar.
Mesela Türkiye Cumhuriyeti devletini ve CHP’yi kuran zevat, İstanbul hükümetinin hukuki vesayetine ve emperyalist devletlerin baskısına karşı, halkı örgütlemişler; il kongrelerini yapmışlar ve Türkiye Büyük Millet Meclisini oluşturarak kendilerine “meşruiyet” kazandırmışlardır.
Sevr antlaşması, İstanbul hükümetinin imzaladığı hukuki metindir ama meşruiyet kazanamamıştır. Meşruiyet kaftanını Lozan antlaşması giymiştir.
Keza Atatürk’ün ünlü konuşması, “Nutuk”, İstanbul hükümetinin ve müstevlilerin -işgalcilerin- hukukuna karşı kaleme alınmış bir “meşruiyet destanıdır”. Bugünlerde, iktidar ve muhalefet liderleri tarafından tekraren okunduğunu duyuyor ve mutlu oluyorsunuz.
Gençliğe hitabenin ruhu da meşruiyettir.
CHP’nin altı oku da hukukiliği değil meşruiyeti önceler. Hatırlayalım okları, unutanlar olabilir; cumhuriyetçilik, milliyetçilik,halkçılık, devletçilik, laiklik ve inkılapçılık yani devrimciliktir.
Bu ilkeler, mer’i hukuku zorlayan ama meşruiyet zeminini kaybetmeyen, ülkeyi muasır medeniyetin -çağdaş uygarlığın- üstüne taşıyan eylem alanlarını tanımlarlar.
Peki, Partimiz bu muhteşem müktesebatına rağmen neden hukukilik ve meşruiyet ikileminde doğru tercihler yapamıyor.
Ona da bakalım;
Partimiz uzun yıllar merkezi yönetimden uzak kaldığı için, zaman zaman, idarenin uygulamalarının hukuka uygunluğu ile meşruiyeti arasındaki farkları gözden kaçırmaktadır.
Mesela milletvekili dokunulmazlığının kaldırılması hukuka uygundu ama meşru değildi.
Mesela OHAL kararnameleri hukuka uygundu ama meşru değildi. Meşruiyet sorgulaması AYM başvurularıyla sınırlı kaldı.
Mesela istinaf mahkemelerinin kuruluşu hukuka uygun ama uygulamalarında ciddi meşruiyet sorunları var. İstinaf mahkemelerinin alaca bulaca kararlarına karşı yeterli siyasi refleks gösterilmedi.
Partinin ülke yönetiminde sergilediği bu zaafiyetin partinin iç işlerinde de uzantıları var maalesef. Mesela 600’e yakın “seçilmiş” delegenin olağanüstü kurultay talebinin reddedilişi dört dörtlük hukuka uygundu ama ne yazık ki meşru değildi. Parti yönetimi üzerindeki bu meşruiyet gölgesi, CHP üst yönetimini parti dışı unsurlarla; kişiler, siyasi ve etnik guruplar, hatta konjonktürel partilerle işbirliğine itmiştir.
Görüyoruz ki, bu işbirliğinin getirdiği mevzii başarıdan parti içine dönük yeni bir meşruiyet alanı yaratılmaya ve bir önceki gölge silinmeye çalışılmaktadır. Bu konuyu ileride daha detaylı konuşacağımız için meşruiyet konusuna geri dönelim.
Belediye başkanlarının işten adam çıkartma uygulaması neden meşru değildir?
Bu sefer çok yakına bakalım;
CHP genel başkanı Kemal Kılıçdaroğlu’nun, 2018 genel seçiminde halka verdiği en önemli vaadi, kendisinin kamuoyuna mal ettiği ve her fırsatta dile getirdiği aile sigortasıydı. Bu mükemmel bir projedir. Basit bir mantığı vardır. Düzenli geliri olmayan ailelere, önce, bir bireyi üzerinden ki, tercihan kadın olacaktır, parasal destek sağlamak, sonra da ailenin çalışmaya müsait bir bireyini, aileyi geçindirecek düzenli bir işe yerleştirmektir. Burada hiçbir etnik, siyasal, dinsel vb. istisna yoktur.
Kemal beyin, 2019 yerel seçimindeki en önemli vaadi de CHP’nin kazandığı belediyelerde hiçbir işçinin işten çıkartılmayacağıydı. Burada da herhangi bir istisna yoktu.
Kemal beyin, deneyimli bir devlet adamı olarak vurguladığı en önemli ilke “devlette devamlılıktı”. Burada da herhangi bir istisna yoktu. Belediye başkanı görevi devralana kadar, yürüyen iş ve işlemlerde eğer bir terslik varsa teftiş, sorgu, savunma ve yargıya havale işlemlerini yapmadan hiç kimseyi işten çıkartamazdı.
Bunların tamamı, CHP’nin ve onun genel başkanının amasız, fakatsız halka verdiği sözlerdi.
Duruma bakıldığında, Kemal beyin, başkanların kulağına eğilip, “ben böyle dedim ama, siz gözünüze kestirdiklenizi behemehal işten atabilirsiniz” demiş olmasından başka bir izah yolu kalmıyor.
Kamuoyu belediye başkanını takmaz, Kemal beye bakar. Hiçbir belediye başkanının CHP’nin ve onun genel başkanının prestijini sarsma, güvenilirliğini zedeleme hakkı yoktur. Başkanlar, hukukiliğin arkasına saklanarak, partinin genel başkanının oluşturduğu meşruiyet zeminini terkedemezler.
İşten bir kişi ile birlikte bir aileyi atıyorsunuz. Aile sigortasının ruhunu öldürüyorsunuz. Parti ilkelerine bakarsak başkanların bu eylemi bir parti suçudur.
Kemal bey, bütün ferasetini kullanarak atılan işçilerin işlerine döndürülmesini sağlamalı ve kamuoyuna güven verici bir açıklama yapmalıdır.
CHP müktesebatının bugünkü CHP yönetimine yüklediği sorumluluk budur.
Ne kadar çabuk, o kadar iyi!
Haydi!
Metin Lütfi Baydar