9 Eylül Cumhuriyet tarihimizin simgesel değeri yüksek günlerinden birisidir. Türkiye cumhuriyetinin kuruluşuna giden yolun en önemli dönemecidir.
9 Eylül Cumhuriyet tarihimizin simgesel değeri yüksek günlerinden birisidir. Türkiye cumhuriyetinin kuruluşuna giden yolun en önemli dönemecidir.
Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün 19 Mayıs 1919’da Samsun’da başlattığı o müthiş kurtuluş savaşı, Anadolu’yu bilfiil işgale kalkışan Yunan kuvvetlerinin İzmir’de denize dökülmesiyle doruk noktasına ulaşmıştır. Ancak, kurtuluş savaşı burada bitmemiştir.
Kurtuluş Savaşı felsefi olarak, Birinci Dünya savaşının bittiği ve 55 parçalı düşman donanmasının boğaza demir attığı yıllarda Osmanlı kurmay subayı Mustafa Kemal Paşa’nın yaveri Cevat Abbas’a söylediği “geldikleri gibi giderler” sözüyle başlamıştır. O savaş, Şükrü Nail Paşa komutasındaki 3. kolordunun 6 ekim 1923’te İstanbul’a girişiyle; tam da aslında başladığı yerde bitmiştir.
Gerisi malum; 29 ekim 1923, cumhuriyetin ilanı ve resmen yeni bir devletin kuruluşudur.
Tarihteki olguları ve bulguları kafamıza göre dizemeyiz. Bunun bir sistematiği vardır. Buradaki en önemli husus, neyin önceleneceği değil neyin “öncül” olduğudur. Mesela Göbekli tepenin keşfiyle birlikte, Anadolu uygarlığının eşiği, Milattan önce 5.000’lerden Milattan önce 10.000’lere kaymıştır. Artık Alacahöyük, Çatalhöyük hattının tarihsel bağlamı değişmiştir.
Başlangıçtan günümüze doğru olayların akışına bakarsak, Partimiz CHP’nin kuruluş serüvenini; kuruluş ve kurtuluş mücadelesini, bulguları ve olguları yeniden ve daha nesnel ölçütlerle ele almamız gerektiğini görürüz.
Bazen olayların akışının içinde yer aldığı konjonktür, bazı eşikleri “oynak” hale getirebilir. Örneğin, milli mücadeleyi başlatan zevat ile, milli mücadeleye sonradan intisap eden-katılan- zevatın olayları yorumlama tarzları farklıdır. İntisap edenler, mücadeleye katılmadıkları dönemleri önemsizleştirmeye, silikleştirmeye meyyaldirler. Kendilerinin -büyük- resme dahil oldukları anları parlatmayı severler.
Mesela Anodolu ve Rumeli Müdafayı Hukuk Cemiyetinin -Sivas’ta-kuruluşu hem milli mücadelenin, hem de partimizin kuruluşunun en canalıcı olayıdır. Bu cemiyetin örgütlediği hareket, sonradan katılanlarla -intisap edenlerle-Kuvvayı Milliye’yi örgütlemiştir.
Bu durumda biz intisap edene değil, bizzat mücadeleyi başlatana bakmak zorundayız. Milli Mücadeleyi başlatan Gazi Mustafa Kemal Atatürk, zaman içinde olayları süzmüş ve CHP’nin ete kemiğe bürünme serüveninin başlangıcını, hem partimizin 3. olağan kurultayında, hem de 10. yıl nutkunda 4 Eylül 1919’da yapılan Sivas kongresi olarak tescil etmiştir.
Dilekçe al veri üzerine kurulan memur zihniyetini öne çıkartıp birtakım bürokratik süreçleri parti müktesebatına dayatmanın tutarlı bir dayanağı yoktur.
Hayatın canlı pratiği, Partimizin kuruluş tarihinin 4eylül 1919 olduğunu göstermektedir.
Tarihe bakalım;
Anadolu ve Rumeli Müdafaayı Hukuk cemiyeti ile Sivas’ta başlayan süreç, önce 9 Eylül 1923’te Atatürk’ün açıkladığı “9 umde” ile seviye atlamıştır.
Ardından 11 eylül 1923’te verilen bir dilekçe ile bu cemiyetin mensupları tarafından Halk Fırkası kurulmuştur.
Halk Fırkasından hazzetmeyen birtakım Kuvvayyi Milliyeciler, 6 Haziran 1924’te Terakkiperver Cumhuriyet Fırkasını kurmuşlardır. Burada bir parantez açarak belirtelim; bugün Kemal bey ve arkadaşlarının dostları arasında bu “gerici” fırkanın uzantıları vardır.
Terrakkiperver Cumhuriyet Fırkasının yarattığı fırtınayı gözlemleyen Atatürk, 10 kasım 1924’te Halk Fırkasının adını “Cumhuriyet Halk Fırkası” olarak değiştirmiştir.
Daha sonra dil devriminin getirdiği Türkçeleştirme kampanyası sonucu, 1935’teki kurultayla Partimiz, “Cumhuriyet Halk Partisi” olarak bugünkü adını almıştır.
Hikaye burada bitmemiştir. Partimiz 12 Eylül 1980 darbesiyle kapatılmıştır.
Partimiz bu kapatma vesilesiyle bizzat 3. genel başkanı tarafından bölünmüştür.
Cumhuriyet ilkelerine gönülden bağlı partililer, bıkmadan usanmadan partimizin kuruluş felsefesini ayakta tutmak için çalışmışlardır.
Birbiri ardına kurulan ve birleşmelerle birbirine dönüşen Halkçı Parti, Sosyal Demakrasi Partisi, Sosyal Demakrat Halkçı Parti dönemleri yaşanmış ve yasakların kalkmasıyla Deniz Baykal ve arkadaşları 9 Eylül 1993’te Partinin -kuruluşunu değil-,yeniden açılışını yapmışlardır.
Artık bugünlerdeyiz. Geriye doğru olgularda ve bulgularda, -mesela okların yerini, anlamlarını, sıralamasını değiştirmek gibi- keyfimize göre seçmeler yapamayız.
Biz CHP’liler, partimizin müktesebatına, -eğrisiyle doğrusuyla- bir bütün olarak sahip çıkmak ve partimizi doğru temellere oturtmak zorundayız.
Yolu kimin gösterdiği bellidir; Partimizin kurucusu Gazi Mustafa Kemal Atatürk!
Haydi!
Metin Lütfi Baydar