Bu katliamı lanetlemeyen insan değildir. Lanetliyoruz, katledilenleri rahmetle anıyoruz.
Bu katliamı lanetlemeyen insan değildir. Lanetliyoruz, katledilenleri rahmetle anıyoruz.
Kemal bey, CHP genel başkanı olarak yaptığı bu final konuşmasına 2 Temmuz’la girdi.
“Unutturmayacağız’ dedi.
Basın derlemelerini sosyal medya kanallarına akan “çarpıcı” haberlerden oluşturmuştu. Ergenekon’a değinip, konuşmasını günün mutad sorunlarını bir kez daha tekrarlayarak tamamladı. Onlara değinmeyeceğiz. Yalnız uyaralım Kemal beyi, sosyal medyadan kullanılan “güdümlü” haberler, telafisi güç ciddi maddi kayıplara yol açabilir.
2 Temmuz’la başlayalım.
Unutturmayacağız dedik ama acaba unuttuk mu?
İnsan belleği zayıftır ama tarih capcanlı karşımızda duruyor.
Sayfaları çevirelim;
2 Temmuz 1993’te 33 aydın insan Madımak otelinde canlı canlı yakıldı.
Demirel Cumhurbaşkanı’ydı.
Başbakan Tansu Çiller’di, Meral hanım onun partisinin en gözde üyesiydi.
SHP genel başkanı İnönü’ydü ve DYP-SHP hükümetinde Başbakan yardımcısı olarak bulunuyordu.
Sivas belediye başkanı Temel Karamollaoğlu idi. Refah Partiliydi. Şimdi Saadet Partisinin genel başkanıdır.
Sanıkların bir bölümü yakalandı ve yargılandılar. 5 kişi hala firarda, 33 kişi idama mahkum edildi.
Mahkemede savunma yapanlar Rafah partisinin önde gelen zevatıydı. O zevat bugün Saadet partisindedir. Onlara medyadan ve TBMM’den destek veren DYP’li ve MHP’li zevat da bugün İyi Partidedir.
Sanıkların cezaları, idam kaldırıldığı için, müebbet hapise çevrildi. Yaşıyorlar ama aslında “içeride” hergün ölüyorlar. Hergün ölecekler.
CHP’yi yöneten ekip, Kemal bey ve arkadaşları onlarla “millet ittifakı”nı kurdu ve acıların üzerine “demokratik güçler şalını” örttü.
“Unutturmayacağız” öyle mi?
Sen çoktan unutmuşsun be kardeşim! Bizi kontrol ediyorsun, unuttuk mu diye!
Yer gök bilsin, “unutanları” sayıyoruz bir bir!
Gelelim Ergenekon davasına.
Hatırlayalım.
Bu davada AKP’den Tayyip bey “savcı”, CHP’den Deniz bey de “avukat”tı.
Peki diğer siyasi zevat, aydınlar, akademisyenler, gazeteciler hangi taraftaydı?
Ona da bakalım;
Ergenekon davasının başlangıç vuruşu 2010 anayasa değişikliğidir.
Bu değişikliğe “yetmez ama evet” kampanyasıyla katılan siyasilerin, aydınların, sendikacıların, sivil toplum önderlerinin, akademisyenlerin, gazetecilerin tamamı Ergenekon davasında “savcı”yla aynı safta yer almıştır. O zevat “Askeri vesayetin tasfiyesi” kılıfıyla Türk Silahlı Kuvvetlerinin darmadağın edilmesini tarifi mümkün olmayan gizli bir sevinçle karşılamıştır.
“Savcı” Allah affetsin, deyip taraf değiştirmiştir. “Avukat” kazanmıştır. Dava da tersine dönmüştür.
Peki ya o savcının gönüllü destekçileri nerededir? Bir kısmı Türkiye’yi 15 Temmuz kalkışmasına sürükleyen süreçte vites büyültmüş ve kalkışmanın bastırılmasıyla paçayı kaptırıp “içeri” alınmıştır.
Kemal bey, bu zevatı, Ergenekon davasındaki “tetikçi” rollerini adeta unutturup “kutsamaya” devam etmektedir.
Ergenekon davası şakşakçılarının solcu ve liberal geçinen diğer bölümü nerededir? Saman altından su yürütüp CHP’ye kapağı atmışlardır. Ortada bir özeleştiri yoktur. “Diz çöküp yapılmış bir tövbe” de yoktur.
Hemen hemen hepsi CHP’nin kanatları altındadır; bunların bir kısmı Parti Meclis’i ve MYK’da aktif roldedir.
Kemal beyin Ergenekon davası mağduru olarak önce TBMM’ye sonra da MYK’ya taşıdığı partili arkadaşımız üzerinden yaptığı savunmanın da temeli o kadar sağlam değildir. O arkadaşımızın Ergenekon davasına nasıl dahil edildiğini biliyoruz; onun durumunun Ergenekon kumpasıyla uzaktan yakından en ufak bir alakası yoktur.
Nitelik itibariyle 2 Temmuz katliamı ile Ergenekon davası birbirini tamamlayan eylemlerdir. Her iki olayda da “milletten” tasfiye edilenler, yakından bakın, gözünüzü cama dayayıp bakın; “aynıdır”.
Yazarıyla, çizeniyle, şairiyle, askeriyle cumhuriyetin yılmaz savunucuları; Anadolu coğrafyasının çimentosu harap edilmiştir.
Şimdi biz, bu işleri başımıza açanlarla ittifakız.
Halkın Partisinin evlatlarına, herşeyi unutturup, “tek başına iktidar’ hayalleri kurdurmanın vebali büyüktür.
3 gün daha o koltukta oturmak için bu kadar oportünizme, bu kadar popülizme, bu kadar makyavelizme değmeyecek.
“Savcı”nın destekçileri ilk durakta bir çuval gibi trenden uçuruma yuvarlayacak sizi, bizi, hepimizi.
Umut?
Umut kaybolmaz!
Haydi! Metin Lütfi Baydar