Olayları kendi bağlamından kopartıp, bilgiden çok dedikodular, el altından alınmış güdümlü istihbaratlar, görüntüler ve görsel malzemeyle destekleyip analiz yapılmasının sakıncalı olduğu artık anlaşılmalıdır.
Olayları kendi bağlamından kopartıp, bilgiden çok dedikodular, el altından alınmış güdümlü istihbaratlar, görüntüler ve görsel malzemeyle destekleyip analiz yapılmasının sakıncalı olduğu artık anlaşılmalıdır.
Bu kaçıncı hata?
Eksik, güdümlü, yanlış, abartılı bilgilerle hep “doğru bilinen” yanlışlar yapılmıştır.
Örneğin milletvekili dokunulmazlıklarının kaldırılmasına destek verilmesinde hareket edilen “bilgi” de, yapılan “analiz” de, geliştirilen “politika da yanlıştı.
Özeleştiri şarttır. Tarih, bu özeleştiriyi bekliyor.
Bazen, böylesi durumlarda, algılarımıza ve zihinsel geri planımıza göre şekillendirilip tarif ettiğimiz “olgu”larla kolay yoldan bir haz ve tatmin duygusuna varabiliriz.
Geçici zaferlerle başımız dönebilir.
Ama, gerçek değişmez.
15 Temmuz darbesine, zihin oyunlarıyla değil çıplak olarak bakmalıyız. Şöyle ki;
15 Temmuz darbesiyle ilgili bir önceki yazımızda verilen bilgilerin tamamı somuttur, yorum ya da analiz değildir. Gazete haberlerinin dışına çıkılırsa bu bilgilere ulaşılır.
Olayları bizim nasıl gördüğümüz değil, nasıl oldukları önemlidir.
Olay şudur; 15 Temmuz darbesi, ismiyle cismiyle, ABD’den, Pentagon’un şahin kanadının desteğinde Fetullah Gülen Cemaati mensupları eliyle yapılmıştır.
Şahin kanat için ipucu verelim; bir 4 Temmuz günü(ABD’nin kuruluş tarihi) Türk askerinin başına Irak’ta çuval geçiren komuta kademesidir.
Bu darbe, diğer darbelerden çok farklı bir örgütlenmeyle, sivil imamların denetimindeki/emrindeki askerler üzerinden yapılmıştır.
Darbenin sivil ayağından daha da önemlisi, devletin bütün organlarını yönetebilecek kapasitede ve donanımlı “sivil bürokrasisi” yani “paralel devleti” mevcuttur. Devletin kodları ellerindeydi, hala ellerindedir, hala medyayı ve siyaseti ne yazık ki “güdümlemektedir”.
Bu tayfa, elindeki imkanları, iç ve dış destekleri kullanarak, yerel yönetimlere ve parlamentoya yaptıkları “sızıntılarla”; legal siyaset üzerinden eski pozisyonuna dönmenin hesaplarını yapmakta ve birtakım siyasi hareketlerle ve hatta partilerle önceden kurduğu ilişkileri derinleştirmektedir.
Darbe başarılsaydı hükümette yer alacak şahsiyetler konusu aydınlandığında, “tiyatro” hikayesinin bir bölümü masala dönüşecektir.
Bu darbe süreci düşük yoğunluklu olarak devam etmektedir. Süreç, sanıldığı gibi sadece Tayyip beyi değil, bizi; partimizi ve Türkiye’yi sürüklemektedir. CHP’nin sorumluluğunun bilincinde olan bir parti gibi davranması ve bu durumu “araştırıp, anlayıp, kavradıktan sonra” müdahale etmesi şarttır. Uzun zamandan beridir dikkat çekmeye çalıştığımız, “çalan çanların” yeri göğü inlettiği gerçek budur.
Devlet meseleleri serinkanlı bir şekilde ele alınmalıdır. Hamaset, devletlerin, kurumların, partilerin sonunu getiren en büyük tehlikedir. Karşımızdakiler hamaset yapabilir. Biz yapamayız.
Biz devleti kuran partiyiz ve kuruluştan bu yana ayakta kalan tek kurumuz. Onlarca parti kuruldu, gitti. Şimdi etrafımızda görünen partiler, iktidar partisi Ak Parti de gidecek; ama biz kalacağız.
Biz şahsi görüşlerimizi, öngörülerimizi, heveslerimizi, ikbalimizi partinin önüne koyamayız.
Dikkatli olmalıyız.
Herkes dikkatli olmalı.
Çoluğumuza, çocuğumuza, eş, dost, akraba ve hısımlarımıza, hatta arkadaşlarımıza ayar verebiliriz ama “gerçeklere” ayar veremeyiz.
Gerçekler yakar.
Metin Lütfi Baydar