21 Ekim 2022

Bugüne kadar “partili” cumhurbaşkanlığı fikrine şiddetle karşı çıkan genel başkanımız, birden dümen kırarak Cumhurbaşkanı adaylığına hazırlanmakta ve dava arkadaşlarına “benimle misiniz, değil misiniz, bilmek istiyorum” diye sorma ihtiyacını hissetmektedir. Bir genel Başkan böyle bir soru sorma ihtiyacı hissetmişse büyük bir kırılmanın eşliğindeyiz demektir.

Aslında CHP’nin bütün genel başkanları, Gazi Mustafa Kemal Atatürk dahil hepsi, kariyerlerinin bir yerinde aynen ya da mealen bu soruyu sormuştur.

Şöyle bir bakalım;

  1. Gazi Mustafa Kemal Atatürk 1. Mecliste hararetle süren Lozan antlaşması tartışmaları esnasında bu soruyu dava arkadaşlarına -mealen- sormuştur.

  2. Beklediği desteği alamayınca 1. Meclisi erken seçime zorlamış ve herbir milletvekilini tek tek belirleyerek kendi tabiriyle “kız gibi” yeni bir Meclis yaratmıştır.

  3. 1. Meclis Lozan antlaşmasını binbir güçlükle onaylamıştır ama saltanatın ve hilafetin kaldırılmasına yanaşmamıştır.

  4. Atatürk, 2. Meclise hem cumhuriyetin ilanını, hem cumhuriyetin gerçek tapusu olan yeni anayasayı kabul ettirmiştir. Halifeliği de Meclisin uhdesine geçirerek pasifize etmiştir.

  5. Atatürk bilek güreşini kazanmıştır.

  6. CHP’nin 2. Genel Başkanı İsmet İnönü ise belirli bir gurubu kastederek ve doğrudan hedef göstererek, “Ya onlar ya ben!” diye diklenmiştir. Parti İnönü ve ekibinin tamamını tasfiye etmiş ve Bülent Ecevit’i seçmiştir.

  7. Yani İnönü bilek güreşini kaybetmiştir.

  8. CHP’nin 3. Genel Başkanı Bülent Ecevit ise daha sert bir çizgi izlemiş ve Parti yönetimi ve örgütü arkamda değil deyip partiden istifa etmiş ve Cuntanın CHP’yi kapatmasından bilistifade başka bir parti kurmuştur. Yani İnönü gibi o da bilek güreşini kaybetmiştir.

  9. Yeniden açılan CHP’nin 4. genel başkanı Deniz Baykal bir kumpasla karşı karşıya kaldığında içlerinde Kemal beyin de bulunduğu zevata mealen “Benimle misiniz?” diye sormuş ve aldığı cevaba güvenerek kurultayda yeniden aday olmak üzere istifa etmiş ama “Seninleyiz!” diyerek gözyaşlarına boğulan dava arkadaşları tarafından deyim yerindeyse siyaseten infaz edilmiştir.

  10. Yani Deniz Baykal da bilek güreşini kaybedenlerin arasına katılmıştır.

Şimdi sıra Kemal beyde. O da aynı soruyu sordu ve tıpkı kendisinin Deniz beye söylediği gibi, kendi dava arkadaşlarından “Seninleyiz!” cevabını aldı.

Bu soruyu bir kez sordun mu, kader çizgisi kırılır. “Seninleyiz” diyenler usulca pozisyon değiştirirler, önce gözlerini, sonra kulaklarını, sonra da ağızlarını kapatırlar; en öndeki “bay”ı kuyuya doğru iterler ve “gelmekte olanı” beklemeye koyulurlar.

Parti müktesebatına hakimseniz Atatürk gibi yapacaksınız.

Partiyi son 4 yıldır -aralıksız- her ilkbaharda, her sonbaharda erken seçim beklentilerine boğarak dumura uğratmanın sonu geldi.
Şimdi son bir mola alarak “Kasımı bekleyin” diyerek gizemlere gizem katmanın zamanı değil.

Atatürk gibi yapacaksınız!

Eğer CHP’nin genel başkanıysanız, kafanızda kimsenin bilmediği planlarınız varsa hem o planları hem de o planlara uygun kadrolarınızı CHP delegasyonunun onayına sunmak zorundasınız.

Kemal bey, Bay Kemalliği bir kenara bırakıp -selefleri gibi reelpolitikin çarklarında ezilmeden önce- kendisine saygıda kusur etmeyen CHP örgütünün onayını almalıdır.

Olağan kurultaya gerek yok. Mevcut delegasyon sorumluluk alacak ve durumu anlayacak olgunluğa sahiptir.

Çıkış yolu var!

Daha fazla uzatmayın!

Haydi!

Metin Lütfi BAYDAR