05 Haziran 2023

Sırasıyla sayalım;

  1. Aylarca üzerinde çalışılan “Güçlendirilmiş parlamenter sistem” önerisi ve 6 Parti liderinin büyük bir gösterişle imzaladığı mutabakat metni çöpe gitti.

  2. Ardından o mutabakat metninin gölgesinde hazırlanan yaklaşık 2000 küsur maddelik vaatler manzumesi de çöpe gitti.

  3. B planı olmayan bir liderlik miyopluğuyla seçime giren ittifakın 6 genel başkanı parlamento dışında kaldılar ve hem hukuken, hem siyaseten hem de ideolojik olarak savunmasız kaldılar.

  4. Bir önceki dönemde bakanlık yapan AKP’li şahsiyetler, TBMM bünyesinde birer ileri karakol görevlisi olarak çalışacaklar ve parlamentoya sıkışmış muhalefetin ve özellikle de partimiz CHP’nin oyun alanını daraltacaklardır.

  5. Tayyip bey, yürütme, yasama ve yargının tek elden yönetileceği bir sistemin bütün ayaklarını kurdu. Türkiye cumhuriyeti devleti, Parti devletine dönüşmenin bir tık altına getirildi.

Peki biz buraya nasıl getirildik?

Ona da bakalım;

  1. Partimiz, Cumhurbaşkanının halk tarafından seçilmesi sürecinde pasifize edildi. Bu konudaki teklifin referandum yoluyla kabul edilmesini engelleyemedik.

  2. Cumhurbaşkanının halk tarafından seçileceği ilk seçimde, parti müktesebatına tamamen aykırı bir yöntemle alenen sağcı birisini, Ekmeleddin İhsanoğlu’nu MHP ile birlikte ortak aday gösterdik ve kaybettik. Tayyip bey kazandı. Adayımız(!) da MHP’den milletvekili oldu, pırrr diye uçtu elimizden. MHP de karşı saflara geçti.

  3. Partimizde bu yenilgi hiç tartıştırılmadı. Hatayı yapanlar hiçbirşey olmamış gibi yürüdüler.

  4. İkinci defa yapılan Cumhurbaşkanlığı seçiminde bir kurnazlık yapılıp parti içi muhalefetin lideri aday gösterildi. Seçim sathı mailinde destek verilmemesine rağmen adayımız Muharrem İnce partimizin 7-8 puan üstünde oy aldı ama seçilemedi. Gene Tayyip bey kazandı. Bu arada parlamenter sistem de güme gitti ve başkanlık sistemine kafadan girdik.

  5. Bir defa daha, cumhuriyetin 100. Yılında cumhurbaşkanlığı seçimlerine girdik. Bu defa parti başkanımız, partinin teklifi ile değil, kolpacı; biri kerhen destek veren 5 siyasi parti liderinin teklifi ile Cumhurbaşkanı adayı yapıldı. Çok iddialıydı, çook! “Ben Kemal, geliyorum” diyerek yeri göğü inletti.

  6. Önce Partinin oyları dip yaptı ve gerçekte %18’in altına düştü. Diğer sığınmacı sağ partilerin getirdikleri oylarla, HDP ve solcu ortaklarından geri dönüş yapan oylar sandıkta birleşti ve tabelaya % 25 yazıldı. Böylece bu sefil durum gizlendi. Kolpacılara 40 civarında milletvekili kaptırıldı, parti listelerinden de kamuflajlı 20’ye yakın sağcı Meclis’e taşındı.

  7. Cumhurbaşkanı adayımız ve dünyanın en absürt topluluğu, 5+2; tamamı sağcı yardımcısıyla birlikte seçimi kaybetti.

  8. Bir de dışarıdan destek veren ayrılıkçı Kürt hareketleri de bu desteksiz atışa katılmanın bedelini ödeyerek Türk siyasetindeki belirleyici rolllerini belki de “ebediyen” kaybettiler.

  9. TBMM, Kemal beyin muhteşem(!) katkılarıyla tıkabasa sağcı milletvekili ile dolduruldu. Ne yazık ki, bu defa da Tayyip bey kazandı.

Gelelim asıl meseleye. Son turda alınan kümülatif oya tutunarak parti yönetiminden ayrılmak istemeyen Kemal beye hatırlatılması gereken gerçek şudur: Her 3 seçimde de Tayyip bey %52 civarında oy aldı. Cumhurbaşkanı olarak milim oy kaybetmedi. Her 3 seçimde de muhalif partiler kümülatif olarak %48 civarında oy aldılar ve cephe oylarında milim artış olmadı. Partimiz CHP’nin durumu daha vahim, hep yerinde saydı ve parti 3 kuruşluk sağ partilere muhtaç hale geldi. 2024 yılında yapılacak olan yerel seçimlerde de kendi oyumuza değil, onların sağlayacağı himmet oylarına güveniyoruz(!)

Peki, yeni bir hikayemiz var mı? Yok tabii.

Kemal bey, anlaşılan o ki, bir kez daha yenilgilerin bedelini, “hepsini de kendi seçtiği”MYK üyelerine ödetmek istiyor. Her yenilgiden sonra yaptığı gibi, batılıların deyimiyle hepsini kovdu. İçlerinden kıyamadığı bir iki ismi geri çağırarak CHP tarihinin en berbat MYK’sını “atadı”. Bu arada da ne olur ne olmaz diye örgütü de kendisine bağladı.

Şimdi kurultay takvimi açıklanacak. Kemal beyin rotasının şaştığı, aklının karıştığı anlaşılıyor. Hem kendisi hem de partimiz büyük bir açmazda. Kemal bey, “Ben gidersem kimse yok diyor” ama seçimleri de kazanamıyor ve hep başkaları suçlu oluyor.

CHP müktesebatında bu tür çıkmazlardan ortak akllla çıkma örnekleri vardır.

Ne diyor ortak akıl ? Ona da bakalım;

  1. Kemal bey, yetkisi var, sağa sola yük olmasın; Genel başkan sıfatıyla kurultay takvimini ilan etsin.

  2. Olağan kurultay sürecinden önce partimizden haklı ya da haksız birçok nedenle uzaklaştırılmış bütün üyeler için genel af ilan etsin, partinin bütün evlatlarını partiye davet etsin. Sağ kesimle yapamadığı helalleşmeyi CHP içinde gerçekleştirsin.

  3. Olağan kurultay sürecinde Genel Başkanlıktan ayrılsın ve yerini, partinin ortak aklının onaylayacağı bir MYK üyesine bıraksın.

  4. İl, ilçe kongreleri mümkün olan en üst düzeydeki üye katılımıyla yapılsın.

  5. Kongreler, partiyi yönetmeye talip olan, gerçek partili; parti müktesebatına hakim olan kişilerin plan ve programlarının tartışılmasına açılsın. İddiası olan göstersin kendini.

  6. Adaylar, büyük kurultaya demokratik teamüllere uygun, rekabetçi ve eşit koşullarda hazırlansın. Taban, farklı sesleri, yaratıcı fikirleri duysun ve delegasyon bu donanımla oluşsun.

  7. Büyük kurultay, yeni bir programla , yeni bir tüzükle ve en önemlisi yakın orta ve uzun vadeli hedefleriyle partideki en demokratik en sağlam değişimi gerçekleştirsin.

Bu yol takip edilirse, 38. kurultaydan çıkacak kadrolar, 2028 yılında CHP’yi, şartsız şirksiz iktidara taşıyacaktır.

Karar anı çok uzakta değil. Günler, saatler yok. Saniyeler önemli. Kemal beyin CHP’ye ve gelecek nesillere bırakabileceği en büyük miras budur.

Umut?

Başka yol yok!

Tek yol var!

Haydi!

Metin Lütfi BAYDAR