Kemal bey sondan 2. konuşmasıyla final konuşmalarına bir adım daha yaklaştı.
Kemal beye yapılan linç girişimi hala aydınlatılamadı. Bu konu açıklığa kavuşmadan CHP’nin parti içi faaliyetlerinde, eleştiri-özeleştiri mekanizmasının işletilmesinde bir ilerleme kaydedemeyiz.
Gündem Kemal beyin üzerinde konuşmaktan zevk aldığı konu başlıklarıyla doluydu ve Kemal bey, gündemin hakkını verdi.
Günün yakıcı konusu gene seçimlerdi. İleride ayrıntılarını açıklayacağımız konuya iki cümle ile değinelim. 31 Mart seçimlerinde çıkan sonuca baktığımızda ekonomik sorunların seçmen tercihine etkisi “sıfır”dır. Bloklaşmanın ağırlık merkezi, 16 Nisan referandumundan bu yana milim değişmemiştir.
Gelelim İstanbul’da yenilenen seçime.
İstanbul seçimlerini 23 Haziran’dan sonra esaslı bir değerlendirmeye tabi tutacağız.
YSK’nın istanbul Büyükşehir Belediyesi Başkanlığı seçimini iptali ile ilgili gerekçeli karar henüz yayınlanmadı ve bu durum haliyle sinirleri geriyor.
Varsayımlar üzerinden YSK’nın olası karar metni ağır eleştirilere maruz kalıyor.
Siyaset heyecan ister ama gaza gelmek, gaza getirmek, önü arkası belli olmayan fikir yürütmeleriyle sonuç almaya çalışmak; doğacak hayal kırıklıklarının yol açacağı felaketleri görmemizi engeller.
Peki nedir bu beklenen YSK kararı?
Hukuki düzlemden bakarsak, YSK’nın önümüze süreceği metin bir “iddianame” vasfında olacaktır.
Nereden biliyoruz?
Kısa kararın son paragrafı bir “suç duyurusu”dur.
Herhangi bir mahkemenin suç duyurusuyla biten kararları, Türk yargı sisteminde bir başka yargılamanın yolunu açan ön iddianame niteliğindedir.
YSK’nın kısa kararından anlıyoruz ki, kamu görevlisi olmayan birtakım özel bankaların ve okulların “memurları” zanlı durumundadır ve çalıştıkları kurumların insan kaynakları bölümü de onları organize eden örgütün bir parçasıdırlar.
Yani Kemal beyin “çete” olmakla itham ettiği YSK üyeleri, seçimin düzenlemesinde görev alan bazı şahısları aynı sıfatla kayda geçirecek bir “gerekçeli karar”a imza atacaklardır.
Durum ciddidir ve öyle afra ve tafrayla geçiştirilecek gibi değildir.
Popülizmin yıkıcı sonuçlarıyla karşılaşabiliriz.
Artık şurası nettir:
İstanbul’da sıradan bir belediye seçimi yapılmayacaktır. İstanbul’da 16 Nisan referandumunun rövanşı niteliğinde “siyasi” bir meydan muharebesi yapılacaktır.
Ve kazanan?
Öyle büyük farklara gerek yok; 1 oyla bile olsa kazanan masadaki herşeyi alacaktır.
Yani kaybedersek, “beka” konusu partimizin kale duvarlarını sarsacaktır.
Umut?
Umut var!
Haydi! Metin Lütfi Baydar