13 Şubat 2019

Kemal bey, sondan 7. konuşmasını yaptı ve daha  önce söylediklerine ilave olarak bir iki güncel olayı eklemekle yetindi.

Ülkenin gündemi, ağır ekonomik krizin gölgesinde yerel seçimlere doğru kaymaya başladı.

Ekonomik krizin yerel seçimlerin sonuçlarını CHP lehine değiştireceğine dair büyük bir beklenti var.

Doğrusu Kemal bey de bu rüzgara kapılmış gibi görünüyor. 

Olabilir mi?

Yakından bakalım;

  1. AKP nin iktidara gelişindeki ittirici güç 2001 krizidir.
  2. Bir önceki üç partili koalisyon hükümeti, halka acı reçetedeki ilaçları içirmiş ve “nekahet”-iyileşme- dönemini göremeden Türk siyasetinin en büyük “game changer”i-oyun değiştiricisi- siyaset erbabının manevrasıyla iktidarı AKP ye devretmiştir.
  3. AKP iktidarının ilk 5 yılında, arkasındaki iç kamuoyu ve Avrupa Birliği ve ABD cenahında esen destek rüzgarlarıyla rahat bir dönem geçirmiştir.
  4. 2008 yılından itibaren Türk ekonomisinin sıcak paraya dayalı cari açıkla büyüme stratejisi çökmeye başlamıştır.
  5. Gariptir, ekonomi başaşağı giderken AKP seçmen desteğini kaybetmeden yürümeyi becermiştir.
  6. 2008’den 2018’e 10 yıllık dönemin sadece ilk 3 yılında ekonomi rahatlamıştır.
  7. Son 7 yıl düşük ve orta yoğunluklu bir kriz dönemidir.
  8. AKP , geliştirdiği sosyal içerikli destek proğramlarıyla birlikte ekonomik krizleri, ülkeyi yönetmek için adeta bir silah gibi kullanmıştır ve kullanmaya da devam etmektedir.
  9. Öyle ki seçimdi, referandumdu derken halk, yerli yersiz sürekli seçim sandıklarının başına sürüklenmiş ve hem kendisi hem de ülkesinin geleceği için esaslı bir muhasebe yapmaktan alıkonulmuştur.

İşte Kemal bey ve ekibinin bir türlü okuyamadığı ya da anlayamadığı, belki de anlayıp da anlamazlıktan geldiği durum budur.

Kemal bey, asıl meseleyi bir kenara bırakıp, diğer tek adamın kurduğu oyunun “mütemmim cüz’ü”-tamamlayıcı parçası- olarak kalmaktan  o kadar memnun ki, ikide bir, olan bitenlerden  mağdur halk kesimlerine, “sizi savunuyorum, neden bize oy vermiyorsunuz” diye sitem ediyor.

Peki asıl mesele nedir?

Asıl mesele, çiçek-böcek,Mart- Nisan , kış-bahar güzellemelerinin, cik-cik seslerinin bir kenara bırakılıp

Anayasadan başlayarak kapsamlı bir  “acil eylem planı”nın hazırlanmasıdır.

Kemal bey, anlaşılan o ki, böyle bir misyonu yüklenmek istemiyor. Günün getirdikleri onun için yeterli. Aslında fazla da zorlamamak lazım. Kapasite bu.

Böyle seçim üzerine seçim, dal-çık, indir- bindir, yaz-sil, bağırış-çağırış; herkesi tık nefes bırakan bir siyaset tarzıyla daha fazla devam edemeyiz.

Umut?

Umut tükenmez!

Haydi!