02 Aralık 2019

Beklenenin aksine batı demokrasileri sağa değil sola kayacaktır. Bizde de durum farklı olmayacaktır. Pragmatizmin ve oportünizmin yerle bir olacağı kavşağa hızla yaklaşıyoruz.

Partimizin iktidar yürüyüşünü, sol görünümlü neoliberal söylemlerin eşliğinde “biraz” sağa kayarak sürdürmede ve parti tabanını buna hazırlamada kararlı görünen CHP MYK’nın, partimizi içine soktuğu açmazlar kısa bir süre içinde daha da “görünür” hale gelecektir.

Öz kadro üretimini bir kenara bırakıp, sağdan transfer edilip görünüşte “partili” yapılan siyasetçiler ile iktidar partisinden tasfiye edilen ve müstakbel müttefikler olarak yola çıkan; çıkmaya hazırlanan eski-yeni sağcı lider adaylarıyla birlikte “omuz omuza” varılacak hedefte CHP’nin konumu ne olacaktır?

Sorular basit;

  1. Son dönemeçte, işbirliği yaptığımız Kürtler dahil bütün kesimleri “atlatıp” CHP’yi tek başına iktidara mı taşımayı planlıyoruz? Buna kim inanır?

  2. Yoksa yüreğimiz yana yana, sağın bir kanadının elinden iktidarı alıp diğer kanadına mı sunacağız?

  3. CHP, amiyane tabirle “kapkaçcı” mı, “ayakçı” mı, hangisi olacak?

Bilinmelidir ki, CHP’nin müktesebatında bu tür sakillikler yoktur.

“Sevgili peygamberimiz” le söze girip, bir yandan dindar kesimleri, öte yandan “Atatürk’ü anlamak”la başlayan söylemlerle Kemalist tabanı, “mest” ederek, sonra da “halkçı demokratik Türkiye” türünden; içerik olarak çelişik bir slogan üretip Kürtlerin gönlüne girmeye çalışmanın yaratttığı kaosun partimizin geleceğini karartacağı açıktır.

Kemal bey ve ekibinin bu yönde yaptığı açılımların başta İstanbul sermayesi olmak üzere sağdan aldığı alkışlar, CHP’yi tarihe gömme coşkusunun açık bir göstergesidir.

Bakıyoruz da, politika sahnesinden “düşen” sağcı yıldızlar birer birer önümüzden geçmektedir.

Kimler bunlar? Hatırlayalım;

  1. Kemal beyin CHP tabanına takdim ettiği en yüksek profilli ilk sağcı Ekmeleddin İhsanoğlu’dur. CHP’nin halkoyuyla seçime soktuğu ilk aday Ekmeleddin beydir. Seçimi kaybetmiş, akabinde MHP’ye girmiştir.

  2. Kemal beyin CHP’ye Cumhurbaşkanı adayı olarak kabul ettirmeye çalıştığı ikinci yıldız Abdullah Gül’dür. Abdullah Gül, AKP nin ilk cumhurbaşkanıdır ve seçilir seçilmez, İstanbul açıklarında demirlemiş bir İngiliz savaş gemisinde İngiltere-birleşik krallık- kraliçesinden “Büyük şövalye nişanını” almıştır. Milli kurtuluş savaşında İstanbul’dan atılan İngiltere, adeta nazire yaparcasına, bir savaş gemisiyle İstanbul’a dönmüş ve kurtuluş savaşının kahraman komutanı Mustafa Kemal Atatürk’ün koltuğuna oturtulan Abdullah Gül’ü şövalye ünvanıyla “şereflendirmiştir”. Bazı gelişmeler, Abdullah Gül’ün Kemal beyin gönlündeki yerini hala koruduğunu göstermektedir.

  3. Sıradaki yıldız Ahmet Davutoğlu’dur. Görülen o ki, Davutoğlu, muhtemel partnerlerden birisi olacaktır. Davutoğlu, “Stratejik Derinlik” safsatasıyla hem partisini hem de Türkiye’yi derin açmazlara sürüklemiştir. Başbakanlığı döneminde iç ve dış politika felç olmuş; bu başarısızlığını örtmek ve kendisini temize çekmek için, oportünist bir çıkış yaparak “siyasi etik yasası” teklifinde bulunmuştur. Şam Emevi Camisinde namaz kılma hayaliyle yerle bir ettiği siyasi kariyerini “etik” çıkışıyla aklama teşebbüsü, gördüğümüz kadarıyla Kemal beyin alkışıyla taçlanmıştır.

  4. Sıradaki, hasretle beklenen diğer yıldız siyasetçi Ali Babacan’dır. Ali Babacan, Türk ekonomisini ve diplomasisini Fetullah Gülen cemaatine teslim eden şahsiyettir. Kemal Derviş’in yeniden formatladığı Türk ekonomisini “güya” yönetmiştir. Formatın ömrü bitince, ekonomi duvara toslamıştır. O da, Davutoğlu’nun “etik” cinliğini kopyalamış ve “şeffaflık” adıyla piyasaya sürmüştür. Bu arada belirtelim ki, Davutoğlu ve Babacan’ın ayrı ayrı kurmayı planladıkları partilerden birisi diğeri için “tavşan koşucudur”. Atçılık tabiriyle bunlar eküridir.

Buradaki en can alıcı soruyu soralım;

Bu şahsiyetleri siyasetin ön saflarına fırlatan ve aktif olarak birlikte tutan “irade” kimdir?  Bütün emareler, Fetullah Gülen cemaatine çıkmaktadır.

Bu şahsiyetler, Fetullah Gülen cemaatinin kurduğu örgütün, yargıda tescilli adıyla FETÖ’nün Türkiye Cumhuriyeti devleti içinde kökleşmesine katkı yapan siyasilerin başında gelmektedir.

Peki FETÖ’nün siyasi ayağı bunlar mıdır?
Cevap basit ve nettir, hayır. FETÖ’nün siyasi ayağı bizzat Fetullah Gülen ve onun kurduğu “imamet” düzenidir. Bu örgüt, az ya da çok bütün partilere sızmıştır.

Peki FETÖ’yü kim örgütlemiştir? Resim nettir. CIA-Amerikan Merkezi Haber alma teşkilatı-, “komünizmle mücadele derneği” adı altında ilk tohumu atmıştır.

FETÖ, 1 Mart 2003 tezkeresinin TBMM’de reddedilmesi sonrası Pentagon’un denetimine geçmiş ve bu örgüt, TSK içindeki örgütlenmesini tamamlayıp 15 Temmuz 2017’de Türk tarihindeki “en kanlı” darbesine yapmıştır. Darbe, TSK’nın milli unsurları tarafından püskürtülmüştür.

Türkiye Cumhuriyetinin FETÖ ile mücadelesi hayatidir ve Tayyip beye/AKP ye endekslenmesi doğru değildir. AKP er ya da geç iktidardan düşecektir ama Pentagon’un desteği kesilmezse, bu FETÖ tehditi sanıldığından uzun bir süre devam edecektir.

FETÖ, Türkiye Cumhuriyeti devletinin bağımsızlığına kasteden Uluslararası bir şebekenin koludur ve doğal olarak CHP’nin düşmanıdır.

Yazının başına dönersek, büyük çöküşlerin ve “çıkışların” eşiğindeyiz.

Zamanın ruhu, Türkiye’yi AKP eliyle “tek parti hakimiyetine” götüren süreci durduracaktır.

Zamanın ruhu CHP’yi makyavelist politikalardan çekip çıkartacaktır.

Zamanın ruhu, CHP içindeki ve dışındaki sağcı eğilimler pasifize edecektir.

Zamanın ruhu, CHP’yi devrimci özüne döndürecektir.

Haydi!

Metin Lütfi Baydar