16 Haziran 2021

ABD bu salgını fırsata çevirip, Biden’la beraber eski hegemonya günlerine dönme hamleleri yapıyor.

Mümkün mü?

Bakalım;

  1. ABD’nin 20. yüzyıldaki en uzun emperyalist savaşı Vietnam savaşıdır. Fransa’dan devraldığı katliamı tam 20 yıl sürdürdü ve kelimenin tam anlamıyla yenilerek bölgeyi terk etti.

  2. ABD’nin 20. yüzyılın sonunda başlattığı Irak savaşı 1 milyondan fazla insanın ölümüne mal oldu ve hala düşük yoğunluklu olarak devam ediyor. Üstelik savaş ateşi önce Libya’ya sonra Suriye’ye sıçradı.

  3. 21. yüzyılda, ABD’nin en dramatik savaşı Afganistan’ın işgaliyle başladı. ABD, değişk vaatlerle kandırdığı ve kendi eğittiği El Kaide türevi, cihatçıları, talibancıları diğer müslümanların üzerine sürdü. Ve yenildi. Tıpkı Vietnam’da olduğu gibi, 20 yılda pes etti ve Afganistan’ı terkediyor.

ABD, gözünü kestirdiği her yere demokrasi ve insan hakları naralarıyla gidiyor ve mazlum halkları parça pinçik yaparak çıkıyor.

Biden ve ekibi, karadan kazanamadığı savaşları ve saldırı planlarını siber alana taşımaya ve NATO vb. uluslararası kuruluşlara üye devletleri -müttefiklerini de diyebiliriz-peşinden sürüklemeye çalışıyor.

Bu alanı, yüksek teknolojik kapasitesi ve global sosyal medya şirketleriyle kontrol edebileceğini hesaplıyor. Ama, gerek G7 zirvesinde gerekse de NATO’da bu planı kabul ettiremedi. Üstelik, niyetleri de deşifre oldu. Önümüzdeki günlerde ABD’nin kendi kıtasına doğru itildiğini göreceğiz.

Biden, kendisini iktidara getiren global güçlerin talepleri ile, kendisine oy verip seçimi kazanmasını sağlayan, merkezden başlayıp sola doğru açılan irili ufaklı sivil insiyatiflerin, kitlelerin talepleri arasında sıkışmıştır. Sivillerin cebine para koyarak hayatta tutma işi ile global sermayenin ayakta tutulması işleri birarada yürütülemeyecek kadar çetrefil bir iştir ve ABD toplumunda polarizasyonu -yatayda ve düşeyde değişik yönlere dağılma-arttıracaktır.

Bunun ilk sonuçlarını 2022 senato ve temsilciler meclisi yenileme seçimlerinde göreceğiz. Biden, sağlığı elverirse eğer, görevdeki son iki yılını topal ördek olarak olarak tamamlayacaktır.

Dünya devletleri bu tabloyu az çok görmektedir ve gelecek planlarını buna göre yapmaktadırlar.

Siyasetçilerin, bu durumu tam olarak algılamadan ya da dikkate almadan önümüzdeki iki yılı planlaması mümkün değildir.

Dünya siyasetindeki paradigmalar derinden sarsılmaktadır. O kadar ki, bazı devletlerin organigramları dijital platformlara, bazı devletlerin paraları ise “sanal para” ortamına taşınmaktadır. Pandemi döneminde uzaktan eğitim deneyimleri, uzaktan yönetime oradan da uzaktan denetime doğru evrildi.

Bir gurup seçilmişin, saatler, günler, hatta haftalarca kapanıp münazara, münakaşa, murafaa yoluyla denetim yapacağı, yasa hazırlayacağı dönem -ister iyileştirilmiş olsun, ister güçlendirilmiş olsun her türlü parlamenter sistem- kapanmak üzeredir.

Herkesin katıldığı “mikro demokrasi dönemi” başlamıştır.

Peki CHP olarak durumun farkında mıyız?

Kemal bey ve ekibinin söylemlerine bakılırsa, önümüzdeki seçimlere kadar; kendi öz gücüne dayanan dönüştürücü devrimci siyaset arayışları yerine; tabiri caizse, birbiriyle uyumsuz ögeler, nesneler ve insan malzemesiyle örülü “pop art” gibi bir “pop siyaset” türünün eşliğinde, kimliksiz, omurgasız savrulmalarla günler geçirilecektir.

Hayatın pratiği, Partimiz CHP’nin ve dostlar politikasında ısrar eden Kemal bey ve ekibinin, siyaseten paslanmış sistemleri ihya etmeyi amaçlayan ve gerilimden beslenen politikalarını elimine edecektir.

Bunu ileride daha ayrıntılı olarak ele alacağız.

Umut? Hala var!

Haydi!

Metin Lütfi Baydar