01 Temmuz 2020

Bütün dünya, pandemi sonrasında nasıl bir tablo oluşacağını kestiremiyor. Dünya ekonomisi daha işlevsel bir -yeni- para birimine hazırlanıyor. Uluslararası sermaye, bir yandan büyük ülkelerle büyük ülkeler arasındaki, öte yandan büyük ülkelerle küçük ülkeler arasındaki borç alacak sorunlarını çözmek için kalıcı çözümler arıyor. Öyle görülüyor ki, borçlar ve alacaklar için uluslararası tahkim yapılacak, çok büyük borçlarla çok küçük borçlar aynı anda silinecek, diğerleri için yeniden yapılandırma yapılacaktır.

Ülkemiz bu “ekonomik” sarmalda tam ortada durmaktadır.Ekonominin alacağı şekil, devlet yapılarını ve siyasetleri de etkileyecektir.

Federal karakterli devletlerde, iç bağlar gevşeyecektir. O devletleri, uzunca bir dönem için “fetret devri”-tam egemeni olmayan dönem- beklemektedir.

Üniter devletlerde ise, karar alma süreçlerinin hızlandığı, demokratik merkeziyetçi eğilimler güçlenecektir. Kararsız ve yönsüz kalan demokrasiler, iç çatışmalara, fiili ya da resmî bölünmelere maruz kalacaktır. Ülkemiz bu “siyasi” sarmalda da tam ortada durmaktadır Böyle dönemlerde ülkelerin kaderi, sanılanın aksine iktidarların değil muhalefetin elindedir.

Partimiz CHP, ülkenin ikinci büyük partisidir ve “ana muhalefettir” Partimizin an itibariyle, ülkemiz ve dünya sorunları karşısındaki duruşu geleceğimizi şekillendirecektir.

Şu konuda net olmalıyız; pandemi bütün dünyayı sola itti. Sağ politikalar hayatın her alanında çöktü. Sadece sağ politikalar değil, sağla ittifak yapan sol partiler de çöktü. Başımızı çevirip batıya baktığımızda, Almanya’dan başlayıp İspanya’dan çıkın; ittifakçı soldaki çöküntüyü görürsünüz.

Dünya, ABD de dahil amasız fakatsız; eklentisiz, eksiz, eksiksiz “sol” diyor. “Cumhuriyeti demokrasiyle taçlandırmak” bahanesiyle sağa payanda olma politikasının nelere mal olacağını bilemeyiz. Yerel seçimlerde sağlanan kısmi -suni katkılı- başarının, sağ ve sol paydaşlarının “diyet” talepleri gizlenemez hale geldi.

CHP yönetiminin “durumları” tam olarak kavrayamadığını, parti adına yapılan çıkışlardan anlıyoruz. Şimdi, 37. kurultay delegasyonu tarihi bir görevle karşı karşıyadır.

Delegasyon, ya “heyet-i temsiliye” sıfatını üstlenecek; partimizin kaderine el koyacak ve bu kafa karışıklığını sona erdirecektir. Ya da kurşun askerler gibi davranıp, partimizin sağla ittifakını daha ileri götürecek ve CHP’nin tarihi misyonunu sonlandıracaktır.

CHP yönetiminin kamuoyuna yansıyan eyllem planı nedir?

Bakalım;

  1. Proğram değişecek ve -sağla- ittifak ve “diyalog” ana omurga olacak-mış-.

  2. Parti tüzüğünde ön seçim, her kademede seçimle göreve gelme ilkeleri kapı gibi dururken, sureti haktan görünerek kanun değişikliği yoluyla milletvekillerinin -güya- lider sultasından kurtarılıp halk tarafından seçilmesi

    önerilecek-miş-.

Bu iki başlıktan birincisinin anlamı, CHP’nin 6 okunu “müzeye” kaldırmaktır.

İkincisinin anlamı ise daha vahimdir. Buna biraz daha yakından bakalım;

  1. CHP’nin en önemli ilkelerinden birisi de “inkılapçılık”, yani devrimciliktir.

  2. Devrimci, eylem için “yasa” beklemez.

  3. Devrimci için geçerli olan meşruiyettir. Bir işi yapmak için yasa çıkmasını beklemek “memur”ların işidir; siyasetçilerin değil.

  4. CHP müktesabatı bütün milletvekili adaylarını doğrudan üyeler eliyle saptamayı zorunlu kılmaktadır. Bunu CHP’ye oy veren seçmen kitlesine yaymak için sadece “devrimci Kemal” olmak yeterlidir.

  5. Demokrat da eylem için yasa, tüzük ve yönetmeliğin arkasına sığınmaz

  6. Demokratlık, sabah yataktan kalktıktan sonra ailenizden başlayarak, gün boyu her eyleminize -kesintisiz- yansıyan bir erdemdir.

  7. Demokrat, “tek yüzü” olan kişidir.

  8. Herkes her yere seçimle gelecek diye kükredikten sonra, Meclis gurup başkanvekillerini kastederek, “çalışma arkadaşlarımdan memnunum, görev sürelerini uzattım”diyemezsiniz.

  9. Bunu dediğiniz anda, korumaya aldığınız partili arkadaşlarımızın, kendilerini başarılı gördükleri icraatlarını gurubun denetiminden kaçırmış olursunuz.

  10. Bu karar, onlara da haksızlık, guruba da haksızlık, CHP müktesebatına da açıkça saygısızlıktır.

  11. Kaldırın kararınızı, arkadaşları seçime sokun, gurup güvenoyu versin.

Demokratlığın gereği budur. İşte o zaman gerçekten “demokrat Kemal” olursunuz.

Ama tabii bütün bunlar, diğer uluslararası konular da dahil olmak üzere -özellikle Suriye, Doğu Akdeniz ve Libya politikaları- kurultay sürecinde, bütün üyeleri “partili” olan heyet-i temsiliyenin süzgecinden geçirilecektir.

Umut?

Momentum!

Haydi!

Metin Lütfi Baydar