Virüsün hayati organlarda oluşturduğu tahribat başka hastalıkların kapısını açıyor. En önemli tahribatlardan birisi de “beyin sisi”. Beyin sisi, beynin insan davranışlarına yön veren bilgi depolama, hafıza, zeka vb. yeteneklerinin kısmen ya da tamamen dumura uğramasına yol açıyor.
İlginçtir, Covid 19 pandemisi öyle bir haleti ruhiye yarattı ki, virüs kapmamış olan kişilerde de virüs kapmış gibi beyin sisi emareleri görülüyor. “Sağ sol kalmadı, 18. yüzyılın kavramlarıyla 21. yüzyıldaki sorunları çözemeyiz” demiş adamın biri. Adamın biri, sıradan birisi değil. O, partimiz CHP’nin genel başkanı. O, Kemal bey.
Sağ da, sol da yerinde duruyor halbuki. CHP’nin 2. genel başkanı, İsmet Paşa, 20. yüzyılın ikinci yarısında, -60’larda- partimizin yeri ortanın soludur, deyip çizgiyi çekmişti. Partimizin 3. genel başkanı Ecevit, 70’lerde, “ne ezen, ne ezilen; insanca hakça bir düzen” demiş ve “toprak işleyenin su kullananındır” diye dünyanın en güzel “sol” sloganını yaratmıştı. 12 Eylül döneminin sarsıntısı altında bile -80’li, 90’lı yıllarda- CHP yerine ikame edilen dönem partilerinin -Halkçı parti, SODEP, SHP vb -genel başkanları “sol”dan vazgeçmemişlerdi.
Kemal beyden önceki Genel Başkan Baykal, 21. yüzyılın başında, lafı Şeyh Bedrettinlerden, Pir Sultan Abdallardan getirerek “Anadolu solu” tanımıyla CHP’nin sol kulvardaki yürüyüşüne yeni bir ruh eklemişti. Üstüne üstlük, parti tüzüğüne herkesin çok kolay anlayacağı bir netlikte “sol” kimlik kazınmıştı.
Şimdiki Genel Başkan, partimiz CHP’nin son genel başkanı Kemal bey, CHP’nin bu müktesebatını taa 18. yüzyıla atarak ayaklar altına almaya cüret etti. “...yeterki kararmasın sol memenin altındaki cevahir” demişti 20. yüzyılın büyük şairi Nazım.
Demekki, Kemal beyin sol memesinin altındaki cevahir kararmış. Kemal bey sıradan birisi değil; o, CHP’nin şimdiki genel başkanı. Anlaşılan o ki, şiir okurken solcu, kurtuluş savaşını anlatırken ulusalcı, ben Dersimli Kemal derken halkçı olan Kemal beyin kalbi de beyni de başka muhabbetlere dalıp gitmiş.
Kemal bey, sıradan birisi değil. O, CHP’nin, partimizin son genel başkanı. Şahsen muhakeme kabiliyetini kaybetmiş olabilir. Covid 19 pandemisi, bedenine girmeden zihnine musallat olmuş olabilir. Beyin sisinin etkisiyle bazı hayallere dalmış olabilir. Ahir ömründe, sağdan soldan toparladığı dostlarıyla öyle ya da böyle elde edeceği bir “Pirüs zaferi”yle “bak işte başardım” diyebilmek için adeta kumar masasına sürer gibi partimiz CHP’yi harcamayı kafasına koymuş olabilir.
İnsanlar, sevgiden aşktan bahsederken “kalp” derler vücudumuzdaki motora. Davadan, mücadeleden, adanmışlıktan, devrimcilikten bahsederken o kalp, “yürek” olur. Birisini kırarsanız, “kalpsiz” derler size. Bir davadan cayarsanız, “yüreksiz” derler. İkisinden birisine sahip olanların bilinen bir şahsiyetleri vardır. Mesela, kalbi sevgi ve aşk için pıt pıt atıp, eyleme kalkışamayanlara “hümanist” derler. Kalbi kararmış, ama yüreğine yüklenerek gözünü budaktan sakınmadan acımasızca insanlara saldıranlara “faşist” denir.
Kalpsiz ve yüreksiz olanlara “oportünist” denir. Bir de beyinsizler vardır. Onlara da en hafif deyimiyle salak denir. Biz “oportünist”ten devam edelim.
Peki bu oportünist neler yapıyor?
Mesela, her apartmanda bir tane bulunan apartman görevlilerinin kalbini kazanmak için, örgütlenin haklarınızı alın, diyor.
Her apartmanda 30-40 kişi arası oturan vardır. Türkiye genelinde 1 milyon görevli, en az 30 milyon apartman sakinine hizmet veriyor. Yani bir milyon kişi ayrı ayrı, 30 milyon kişiye karşı örgütlenecek.
Absürt bir durum. Üst katta oturan apartman sakinlerinin oyunu almak için,- Genel Başkan olarak talimat verdi ya- öbek öbek örgütlenip kapılarını çalacağız. Çıkarken de apartman görevlisinin fakirhanesine uğrayıp “yukarıdakilerin” boğazına sarılmalarını fısıldayacağız.
Peki o zaman ne olacak?
Her apartmanda “sakinler” birleşip, önce görevliyi işten çıkartacaklar sonra da seçim zamanı gidip istediği partiye, muhtemelen Kemal beyin dostlarından birisine oylarını verecekler. İşten atılanlar da, öbek teorisi ile aynı partiye oy verecekler -mi acaba?-
Peki bu oportünist daha daha neler yapıyor?
Taşeron işçilerine örgütlenin kadroya girin diye cesaret veriyor.
O gazla ayağa kalkan işçi kadro diye tutturuyor.
Bunu fırsat bilen iktidar, “tamam” diyor. Aralarından kendi fıtratına uyanları seçip kadroya alıyor, kalanları da kapı dışarı ediyor.
Evet taşeron sorunu oportünistin bastırmasıyla çözülür(!) ama binlerce işçi işini kaybeder. Oportünistin gayretleri sonucu işe girenler, seçim zamanı gidip gene istedikleri(!) partiye oy verirler. Peki ya işlerini kaybedenler? Onlar bol bol oportünistin kulaklarını çınlatırlar.
Peki oportünist daha daha daha neler yapar?
Sağ sol bitti demiş adamın biri. Adam sıradan birisi değil; o, Kemal bey, partimiz CHP’nin son genel başkanıdır.
Onu dost muhabbetinden alıkoymayalım.
CHP örgütlerinin ayağa kalkma zamanıdır. Bu sis dağıtılmalıdır.
Umut?
Mart’tan sonra bahar!
Haydi!
Metin Lütfi Baydar