29 Aralık 2019

Tabii, başarılı ilçe belediye başkanlarının, parti müktesebatına ne kadar hakim olduklarına; bir üst görevin gerektirdiği liyakate sahip olup olmadıklarına bakılmaksızın, Kemal bey tarafından terfi ettirilerek metropol belediye başkanı yapılmasının sıkıntıları telafisi güç bir noktaya doğru ilerliyor.

CHP MYK’nın kamuoyuna verdiği görüntünün aksine özellikle Büyükşehir belediye başkanlarının denetimini ve parti politikalarıyla uyumunu sağlayamadığı; MYK’daki bu zayıflığı fırsata çeviren bazı belediye başkanlarının genel siyasetin sınırlarını zorladığı gözden kaçmamaktadır.

Gerçeği açıkça ifade edebiliriz.
Yeni seçilen Büyükşehir belediye başkanlarımızın
-yeniden seçilenler hariç- seçim döneminde kamuoyuna açıkladıkları “çok güzel”, “janjanlı” projelerinin, üzerinde ciddi olarak çalışılmamış, fizibilitesi sakat, bilimsel olmaktan oldukça uzak, popülist, magazinel ve eklektik birtakım bilgi kırıntılarıyla bohçalanmış olduğu farkedilmektedir.

Kurultay sürecinde tartışılacak konulardan birisi de budur.

İstanbul’dan başlayarak her Büyükşehir belediyesi için üzerinde konuşulacak çarpıcı örnekleri masaya getirebiliriz. Şimdilik onları ilerideki yazılara bırakarak Ankara’dan yükselen CHP’li Büyükşehir belediye başkanıyla gene CHP’li işadamının rant atışmasına odaklanalım.

Önce şahsiyetleri tanıyalım;

  1. Ankara Büyükşehir belediye başkanının müktesabatı itibariyle CHP’li olmadığını biliyoruz ama kamuoyu önünde CHP’yi temsil ediyor.

  2. Liyakat hanesinde Ankara’nın küçük bir ilçesinde MHP’nin belediye Başkanlığı var. Bilinen mesleki kimliği avukatlıktır.

    Kemal beyin davetiyle partimize üye olmuştur. Kemal beyin Parti Meclisine çektiği “restle” Büyükşehir Belediye başkanı olmuştur.

  3. CHP’li işadamının liyakat hanesinde ise Ankara Ticaret Odası Başkanlığı var. Bilinen mesleki kimliği müteahhitliktir. Bu şahsiyet de Kemal beyin daveti üzerine partimize üye olmuş ve Kemal beyin “jestiyle” milletvekili yapılmıştır.

  4. Ankara belediyesi, 23 yıl Türkiye Cumhuriyeti tarihinin gördüğü en büyük rant cambazı tarafından yönetilmiştir. Bu şahsiyet, ANAP’ta başladığı siyasi yolculuğunu Fazilet Partisi, Refah Partisi ve AKP de sürdürmüştür. AKP , bu şahsiyeti seçime 2 yıl kala istifa ettirip kapının önüne koymuştur.

  5. Partimize Kemal bey tarafından davet edilen işadamı şahsiyet ise bu, bir önceki -seçilmiş- belediye başkanının yarattığı bütün imar rantlarından nemalanmıştır. Bu arada bu ikilinin, Malum Cemaatin Ankara yapılanmasıyla içli dışlı bir ticari ilişki içinde olduğunu da kayda geçirelim.

Şimdi konuya girebiliriz;

  1. Ankara’nın dört bir yanını AVM’ler ve kulelerle donatan sözde CHP’li işadamımız, Ankara Büyükşehir Belediyesinin yaptığı inşaat alanı artışını sağlayan imar planı değişiklikleri sayesinde ODTÜ’nün karşısına iki kule daha dikti.

  2. Ankara Şehir Plancıları Odasının ve Ankara Mimarlar Odasının kamu adına, Ankara Büyükşehir belediyesi aleyhine açtıkları davalar sonucu bu rant kulelerinin imar planları iptal edildi.

  3. Ancak iptal kararına rağmen inşaat işi bütün Ankaralıların gözü önünde devam ettirildi. Bu kuleler CHP genel merkezine çok yakın bir mesafededir ve bütün yönetim sabah akşam bu binaların yanından gidip gelmektedir.

  4. CHP’li Ankara Büyükşehir Belediye Başkanı, İmar planlarının iptal edildiğini geç de olsa öğrendiği halde hemen inşaatı durdurmamıştır.

  5. İş kamuoyuna yansıyınca ve belediye aleyhine 25 milyon lira rüşvet istendiği iddiası yayılınca adeta “panikleyip” inşaatı durdurmuştur.

Burada keselim. Görüntü hoş değil. Anlaşılıyor ki, Büyükşehir Belediye başkanımız Büyükşehir belediye mevzuatına hakim değil, hem kendisi hem de kadrosu imar uygulamaları konusunda deneyimsiz.

An itibariyle 25 yıldır Ankara’da dönen rant dolaplarının baş aktörlerinden birisinin kurduğu kumpasa düşmüştür.

Dikkatli bakınca görüyoruz ki, imar planları iptal edilmiş olan bu kuleler; CHP’li Büyükşehir belediyesinin, binayı denetleyen -özel- yapı denetim firmasının, bina o seviyeye gelmediği halde inşaatın %95’inin tamamlandığını tutanak haline getiren hakedişlerini onaylamasıyla geri dönülmesi zor bir müktesep-yasallık- kazanmıştır.

O kadar ki, bu kuleler artık yıkılamaz. Eğer, herşeyi göze alıp yıkmaya kalkışılırsa üstüne üstlük belediye kasasından yüklü bir miktar da tazminat ödenecektir.

Geriye ne kaldı?

Kemal beyin partiye monte ettiği iki şahsiyetten birisi, iyiniyetlinden şüphemiz yok ama beceriksiz, diğeri ise, açıkça kötü niyetli ve yangabaz çıkmıştır.

Üzerinde çok çalışılmış, düşünülmüş gibi duran “doktrinler”, “taktikler”, “stratejiler”,
en can alıcı ayrıntı atlandığında “çöp” olmaktadır.

Can alıcı ayrıntı nedir?
Tabii ki liyakat!

Siyasi rakibimizi yerin dibine soktuğumuz “liyakat” sorununun bir ucu da partimizdedir.Şu bilinmelidir, kadroyu karşıda ya da burada “bir tek kişi” yapıyorsa, “tahakküm tutkusu” liyakatin önüne geçer. Ülkeyi yönetiyorsanız, sorun yok; hatanızı -çaktırmadan-ezersiniz.

Ama muhalefetteyseniz, hem de hedefiniz iktidar olmaksa, sahada yönetici olarak “tayin ettiğiniz” kadroların, ya da milletvekili yaptıklarınızın “kan uyuşmazlıkları” ve kifayetsizlikleri görünür hale geldiğinde iş işten geçmiş olur.

Çare nedir?

Çareyi kurultayda konuşacağız.

 

Haydi!

Metin Lütfi Baydar